Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

Ormanın önemi Ve Yararları


Orman; toprağı, ağaç ve ağaççıkları, yaban yaşamı, otu, çiçeği, mantarı, böceği, kuşları, mikroorganizmaları ile aynı sistem içinde bütün olarak yaşayan doğal bir varlıktır.


Orman ekosistemi içinde barınan her varlık, sistemin uyumlu bir öğesi konumundadır. Ormanda bu hayat çemberi içine düşen her varlık, ister gözle görülemeyecek ölçekte bir bakteri olsun, isterse dev bir ağaç yada bir çiçek veya böcek olsun durmadan bu çemberin içinde döner durur. Böylece durmadan doğan,durmadan didinen, durmadan çözülen, durmadan oluşan ve tabii durmadan dönen milyarlarca varlık, ortaya olağanüstü bir sistem, tek sözcük ile bir orman varlığı çıkarır.


Ormanlar, yaşayan, çoğalan; ekonomik ve teknik yararlanma olgusu içinde tükenmez kaynak özelliği gösteren, bu yanıyla insanoğluna esin kaynağı olan ve ona güç veren, insanlığın kalkınmasını, mutluluğunu, refahını sağlayan önemli bir anahtardır.


İnsanoğlu, başlangıçta ağaçtan ve ormandan yalnızca günlük gereksinimleri için yararlanıyordu. Yaşantısını sürdürürken, çevresindeki zenginlikleri keşfetmesi, bunlardan olanakları ölçüsünde yararlanması, son derece doğal bir davranıştı. Ama uygarlık geliştikçe, insanın günlük gereksinimleri yalnız çeşitlenmekle kalmadı, aynı zamanda boyut da kazandı. Birey, örneğin ruhsal gereksinimleri için de; yücelik, güzellik kavrayışına karşılık veren bir alan olarak estetik duygulanımları için de ormandan yararlanmaya koyuldu.


Ormanın somut-maddi yararları ile soyut, daha doğru ifadeyle manevi-kollektif-sosyal yararlarını ayrı başlıklar altında kısa kısa gözden geçirmeye çalışalım.

Odun ve Odun Dışı Ürünlerİnsanoğlunun ilk keşfettiği ve yararlanmaya koyulduğu doğal kaynakların başında orman gelmektedir. Ormanları, yukarıda, kendi yaşama ortamlarında var olan, çoğalan; ana elemanı ağaç, ağaççık olmak üzeri, diğer bitkisel, hayvansal, mineral öğelere de yaslanan, tüm bu öğeler arasında karşılıklı etkileşim ve kendine özgü yaşama beraberliği bulunan, insanlığa maddi manevi yararlar sunan bir varlık olarak almıştık.


Ancak odun hammaddesinin, günümüzde, artık iki binin üzerinde kullanım olanağına sahip olduğu bilinmektedir. Odunun teknolojik özellikleri üzerinde yapılan araştırmalar, odundan yararlanma çeşitliliğinin her geçen gün biraz daha artacağını göstermektedir.


Bu değerli kaynağın ilk bakıştaki yararları arasında, özellikle çeşitli sanayi dallarında, işkollarında hammadde olarak kullanılışı gösterilebilir nitekim kâğıt sanayiinden kimya, enerji, madencilik, ulaştırma, bayındırlık, tarım sanayiine dek pek çok alanda kullanılan odun, aynı zamanda insanoğlunun bin yıllara yayılan uygarlık serüvenini de özetlemektedir.


Öte yandan ormanlarımızdan odun hammaddesinin yanında odun dışı ürünler de elde edilmektedir. Nitekim ormanlar reçine, tanen, sığla yağı, defne yaprağı, defne yağı, mantar, çamfıstığı, keçiboynuzu (harnup), kestane, somak, cehri, mahlep, kitre (geven), meyankökü, meyan özü, kekik, ıhlamur çiçeği, adaçayı, menengiç, salep vb. sayılamayacak denli çok ürünle insanoğlunun yararlandığı en büyük doğal kaynaktır.


Bu örnekler, bize ormanları, odun olarak sağladığı maddi katkılar kadar, ormanların tükenmez bir kaynak olduğunu da göstermektedir.

Orman Su Varlığını Korur ve Düzenler


Su, doğa olaylarının yönlendirmesiyle hidrosfer (sular dünyası: okyanuslar, denizler, göller, akarsular), pedosfer (karalar dünyası) ve atmosfer arasında sürekli olarak hareket halindedir. Suyun, gaz, sıvı yada katı halde bu dolaşımına hidrolojik döngü denilmektedir.


Ormanlar, ortamların su dengesi üzerinde çok yönlü etkiler yaratabilmektedir. Örneği intersepsiyon olgusu sonucunda, iğneyapraklı ormanlarda yağışların %30-35’i, geniş yapraklılarda ise %15-20’si buharlaşma yoluyla yeniden atmosfere kazandırılmaktadır. Öte yandan bu olgunun, toprağın fiziksel özelliklerin iyileştirerek yüzeysel akışı azalttığı, buna bağlı olarak toprak aşınımını, taşınmasını en aza indirdiği, bu arada toprağın alt katmanlarına giren su miktarını artırdığı da bilinmektedir.


Ormanların yağışları artırdığına ilişkin saptamalar da söz konusudur.


Kaldı ki ormanlar, ağaçların topraktan kökleriyle aldığı suyu yapraklarıyla atmosfere vermesi sonucunda da, havadaki nem oranının artmasını sağlamaktadır. Örneğin bir meşe ağacı, günde 570 litre suyu: ortalama olarak ise bir ağaç, yılda 20 ton suyu bu yolla (transpirasyon) atmosfere verebilmektedir.


Tüm dünyada yıllık su gereksiniminin, 1990’lar itibariyle, 2.850 milyar m3 olduğu, ancak bunun 2015 yılında 11.985 milyar m3’e yükseleceği beklenmektedir. Population Action International’ın (PAI) bir araştırmasına göre ise, halen 505 milyon olan kronik ya da şiddetli su sıkıntısı çekenlerin sayısı da 2025 yılında 2.4 ila 3.2 milyara yükselmiş olacaktır.


Ormanlar, suyun niteliğini iyileştirici yanıyla da önemli bir işleve sahiptir.


Görüldüğü gibi orman, su varlığının yalnızca düzenliliğini değil, aynı zamanda bu suların temizliğini de sağlamaktadır.

Orman Toprağı Korur, Toprağın Verimliliğini Artırır


Toprak, su, iklim ve çevreye yönelik çeşitli kirleticiler karşısında, ormanın koruma işlevi, başlıca dört grupta ele alınabilir. Ormanın, toprakla ilgili işlevi ise, “toprağı koruma” ve “erozyonu önleme” biçiminde kendini gösterir.


Bilindiği gibi, toprağın sularla yıkanmasına ve rüzgârla taşınmasına “erozyon” denilmektedir.


Özellikle ülkemiz gerçeği göz önüne alındığında, ormanlarımızın toprağı koruma, erozyonu önleme doğrultusundaki işlevine örnek oluşturabilecek pek çok çarpıcı olgudan söz edilebilir. Çünkü Türkiye’de selin ve taşkının önlenmesinde, ormanların sergilediği yaşamsal önemi ortaya koyan sayısız örnek söz konusudur.


Hele arazi eğimleri dikkate alındığında ve bunun erozyona yol açtığı gerçeği anımsandığında, konunun Türkiye için taşıdığı önem, kuşkusuz daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü Türkiye topraklarının %46’sı, %40’ın üzerinde bir eğime sahiptir. Kaldı ki, ülkemizin %86’sında az yada çok şiddette bir erozyon söz konusudur.


Bu büyük tehlikenin önlenebilmesi, toprak, bitki örtüsü ve su arasında üçlü dengenin korunabilmesin bağlıdır. Çünkü ormanlar su rejimini düzenleyip erozyonu önleyerek barajların kullanım sürelerini de yükseltirler. Ormanların tahrip edilmesi; topraktan, arazi sınıflarının gerektirdiği doğrultuda yararlanılamaması, su ve rüzgâr erozyonuna yol açmakta, sonuçta insanlık, ciddi anlamda bir toprak kaybı gerçeğiyle karşı karşıya kalmaktadır.


Fırat ve Murat Nehirleri, Munzur Çayı, Peri ve Çaltı Suları Keban Barajı’na, yılda toplam 31.5 milyon ton toprak taşımaktadır.

*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites