Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

Polonya Edebiyatı


Polonya Edebiyatı



Polonya dili İslav lisanlarının en fazla İslav olmayanıdır. O kuvvetlice batıya uymuş, Lâtince ve Almanca’dan iğreti (müstear) kelimeler almış ve XVI yüzyıldan beri hiç değişme yapmamıştır. Polonya edebiyatı, Polonya’nın politik kıymetinden çok sonra başladı. Kalvinist mensupla*rından Nikolay Rei (1509-1559) dinî bir kitap yazdı. Bu XIX u yüzyı*lın ortalarına kadar Yukarı Şilezyada Protestanlar arasında yayıldı ve yeniden basıldı. Jan Kochanovski (1530 - 1584) Recai Zade Ekrem ve Rückert gibi sevgili bir çocuğun ölümü dolayısı ile bir babanın ıstırabını terennüm etti ve satirinde “Polonya iktisadiyatı ve idaresiyle,, alay ederek bunu hicvetti. Ölümünden sonra XVIII yüzyılda Polonya medeniyet, siya*set, edebiyat ve dinî bakımdan daima kısırlaştı, ekseriya tarihte olduğu gibi, uçurumun kıyısına sürüklendi.

Schlachta'nını kaba egoizmi köylüyü, işçiyi ve halkı uşak menziline indirdi. Onun şiddetli sansürü bu edebiyatı tamamen hapsetti, yalnız kopyalar halinde bu isyankâr ve rafizî (=dalâletkârane, sapınçlı) şiirler elden ele dolaşmaktan hâli kalmadı. İtalya ve Fransa’dan alman bu siyasî eğitim, yalnız asilzade çevresinde yer buldu.

Edebiyatta Tasso, Aliost ve İtalyan aşk lirizmi taklit edildi. Wachlaw Petecki (1626-1696) eserlerini halk için değil, münevver sınıf için yazdı. Onun ruhbana karşı hücumları neşredilmiyordu. - Bunlar lirik, dialektik, ahlâkî, satirik olmak üzere - (100) binlerce mısradan ibarettir.

XVIII. yüzyılda Polonya neşriyatı daha fazla düştü. Schlachta ve kilise gaddarane hareket etti. Saksonya Kralı II. ve III. August buna en*gel olmadı. Memleket hayat ve ruhunu ilk olarak İganz Krasiçki (1735-1801) hatıralarında serbest bir tonla yazmağa ve manastır ahlâkiyle alay etmeğe cesaret etti. Krasiçki “Nikolay Doswiadeynski„ romanında asa*leti de tasvir ediyordu ki bu roman hassaten ilk Polonya romanı addedilir. Onun mes'ut bir adayı tasviri bilhassa zikre şayandır. Eserin konusu: Bu adaya bir asilzadenin kadidi, bir gemi kazasından sonra, atılır. Orada ne harp ne mücadele ne birbirleriyle daima çekişen ve ne de bir mutlakıyet bulunur. Kısaca Polonya bulunmaz...

Polonya Almanya’ya komşu olmasına rağmen bu milletin şiirlerinde Alman tesiri pek azdır, öyle ki, Schiller bile Fransızca tercümesiyle öğrenilir.

1795 tarihinde Polonya’nın Almanya, Avusturya, ve Rusya arasında taksimi üzerine finiş Poloniac'ye döndü. Her ne kadar Polonya, tarihinde bir çok defalar bu milletlerin istilâsına maruz kalmış ve taksim edilmişse de Polonya karakteri Cermenleştirme ve Ruslaştırma politikasına karşı şid*detle mücadele etmiş ve benliğini bugüne kadar muhafaza edebilmiştir.

1830 tarihindeki isyan, bize kül altında nasıl bir korun yanmakta olduğunu göstermiştir. Bu günkü Dünya harbinde Polonya ölmez bir mil*let olduğunu ve bir milletin benliğini ve vatan aşkını silâh ile kırmanın mümkün olmadığını hadiseler ispat etmiştir. Benliğini kaybetmeyen ve ecnebileştirme politikalarına şiddetle mukavemet eden milletler her zaman istiklâllerini elde ederler.

Graf Alexander Fredro (1793-1876) bir Polonyalı Katzebue nevi olup hafifmeşrep aristophonik parçalar yazdı. Molier onun örneği idi' Bu Epoch'ların edebiyatı Fransa’ya saygılarını sunar.

Polonyalıların en büyük şairleri göçmenlerdir. Vatanlarına karşı bes*ledikleri tahassür ve Polonya’yı bir Phöhix (hurma ağacı) gibi tekrar kül altından çıktığını görmek arzuları, onlara vatanî şiirler doğurma ilhamını vermiştir. Bu yüzden onlar Polonya tarihinin mazisini terennüm ettiler. Adam Mickiewicz (1798-1855) yalnız Polonya’nın büyük şairi değil, aynı zamanda onların ateşli bir vatanperveridir. Bu şair Avrupa’da Polonya lehine bir ateş ve ruh yakmağa ve yaratmağa muvaffak oldu ve ruhani ümitler uyandırdı. O. Polonya lisanı üzerine İncili yazdı. Bu eser Polonya dünya*sına yeni bir hayat verdi ve yeni nesle şeytani bir intikan telkin etti. Napolyon’un Rusya seferi Mickiewicz'e Kolorit'i verdi.

Bu kitap Polonya gençleri üzerinde bir bomba tesiri yaptı. Genç Polonyalılar onun “Gençliğe Od„ şarkısını terennüm ederek 29 Ekim 1830 da Varşovodaki Rus Büyük Dükünün sarayına hücum ettiler.

Onun “Pan Thaddaeus” un babası da on iki şarkı içinde destanı ve ateşli bir vatanperver olup, Napolyon’un maiyetinde düşman Ruslara kar*şı harp etti ve muharebede büyük bir neslin sonu olarak öldü. Wallenrod da Almanlara, Thaddâus de Rus mutlakıyetine karşı kalemini işletti.

Mickiwicz'ın “Kırmızı Şiirleri,, politikadan arıdır. Bu vatanperver de diğer Polonya yurtseverleri gibi teb'it ve hapsedildi ve Çarlık Rus yasının bütün tazyiklerine maruz kaldı, Türkiye’ye sığındı ve koleradan İstanbul’da öldü.

Julius Slowcki (1809 - 1849) fantezilerini ruhî ve fikrî istek ve emel*ler üzerine temevvüç ettirdi. Onun meydana getirdiği bir çok Frage -mentleri- kırıntı olarak kalır ve hayli Towiauski' nin tesiri altındadır.

Adam Krasinski (1812 - 1859) Mickicwicz ve Kiawacki'nin aksine düşünceli bir şairdir. 1835 de proletarya problemini “ilâhsız Komedya,, sında ele alır. Eserde fakir ve zenginlerin mücadelesi elem ve izdirabı ıslâh eder. Eski Roma da oynanan «Iridion» dramı da bunun gibi nihayet bulur. Şair bir siyah mantoya bürünmüş gibi mistik bir şüphe içindedir. O mu*kaddes Therese ile terennüm eder. Ölüm beni korkutamaz - yalnız hayat !

Eğer şerefli dünyalar gözümün önünde dalgalanırsa,

Sonra bir mezar gibi dünyaya bakarım -

Ben oraya göçerim - ki ben ölmem. Polonya’nın üç büyük şairi manzumelerini menfada, duydukları derin tahassürler içinde yazdılar ve tamamladılar. Ukrayna steplerinin şairi olan Bohdan Zebeski gözün alabildiğine uzanan bozkırların içinde yetişen ren*gârenk çiçeklerin ussaresiyle ve kazak şarkılarının ilhamı ile memleketi*nin masallarını bir gök kuşağı gibi semaya türkü ve şarkılarını te*rennüm etti.

Trajedi muharrirlerinden Stanislaw Wyspianski (1869 - 1907) yazdığı dramlarıyla şöhret buldu. Bunların kuvvetlisi: «Düğün» olup bu bir insan mevcudiyet ve görünüşünün insafsız Satirlerinden ibarettir.

Posenli bir köylü çocuğu olan Kasprowicz « Fakirlerin Kitabı » nı yazdı. Arkadaşı Alman Polonyalılarından Stanislaw Przybyszewski (1886) da sevkıtabiilerin hükümdarlığını derunî meçhullerin tazyikini tersim etti. Homosapiens (roman trilogisinin başlığı) bir «bete humaine» beşerî çirkinliklerin tasviridir.

Polonya’nın seçkin romancılarından W. Reymont'un en büyük desta*nı romanı «Köylüler»dır. Lodzer «Methedilmiş Memleket» i yarattı ki bu haddizatında tel'in edilmiş bir memlekettir.

I.Weysserhof «Bay Podfilipski'nin Hayat Düşüncelerinde» ironik bir tarzda medenî Polonyalıyı tasvir etti.İki harp arasındaki Leh edebiyatı XIX. yüzyılın ikinci yarısında Polonya’da, yabancı boyunduruğu altın*da inleyen Leh milleti Mickiewicz, SIowacki, Krasinski gibi büyük dehaların yarattığı romantik edebiyatın tesiri altında bulunuyordu. XX. yüz*yılın başlangıcında pozitivizm'e doğru bir temayül başlamıştı. Leh milleti*nin mühim bir kısmı hürriyet yolunun XIX.u yüzyılda vuku bulan ve feci akıbetine varan ihtilâllerde olmadığını anlamıştı. Bundan dolayı edebiyatta da pozitivist temayülü kuvvetlendirilmişti.

Birinci cihan harbinde müttefiklerin zaferi ve bilhassa Polonyalıların kendi gayreti sayesinde, Polonya istiklâline kavuştu. Bir milletin haya*tında bu büyük ve mes'ut değişiklik edebiyatta da kendini göstermişti. Bu yeni, harp sonrası Leh edebiyatında iki vasıf vardır: Hürriyete ka*vuşan milletin, yüz senenin esaretten kurtularak, batı milletleri seviye*sinde yükseltebilmek için medeniyet sahasında yaptığı gayretleri, sanat ve edebiyat sahasında da yapmakta, modern ifade yollarını aramakta idi. Yeni Leh edebiyatının ikinci vasfı da onun inkılâpçı ve sosyal temelidir. Şair ve romancılardan mühim bir kısmı şimdi bilhassa halk kütlelerine doğru teveccüh etmiş ve işçi ile köylü hayatını tasvir etmeyi gaye ola*rak kabul etmişti.

Ekspresyonizm ve fütürizm Polonya’da dahi birinci cihan harbinden evvel tezahür etmeğe başlamıştı. Fakat Leh edebiyatı üzerinde katî tesiri ancak harp sonrasında başladı. Ekspresyonizm merkezi Jerzy Hulewcz «Yezi Huleviç» tarafından Poznan'da 1917 den beri çıkarılan Zdruy «Zdroj» (-Çeşme) edebiyat mecmuası olmuştu. Varşova’da ise ilk harp sonrası senelerinde fütürizm inkişaf etmişti. Varşova’da, «Skamander» adı altında, genç ve istidatlı şair ve romancılardan müteşekkil bir grup ku*rulmuştu. Bunlar «Wiadomosci Literackie» (Edebî Haberler) haftalık mec*muasını çıkardılar. Demokratik ve inkılâpçı bir karakter taşıyan bu mec*mua, bir çok sene zarfında Avrupa’nın en iyi edebiyat mecmualarından biriydi. «Skamander» grubunun manevi reisi, kelimenin ses ve renklerini gayet iyi aksettiren ve büyük istidat gösteren, Julian Tuwimdir. Tuwim maziyi reddetmez ve eski Leh edebiyatının da büyük meziyeti olduğunu kabul eder, fakat aynı zamanda da derki: «Hayat gittikçe daha büyük bir hızla gelişmededir. Ayın bulunduğu yerde tayyare de bulunuyor.»

Yeni şiiri halka doğru tevci etmeli. Tuwim'in ve onun gibi aynı ide*olojiye sahip olanların manzumeleri, Allah ile fert arasındaki yeni mü*nasebetine karşı hasret çekme vasfını taşır. Tuwimden maada «Skaman*der» in en şöhretli simaları Lechon, Slonimski, Wierzynski (Vyejinski), Iwaszkiewicz (Ivaşkeviç) ve kadın şairlerinden Iuakowiczowna (Iuakoviçovna) ve Pawlikowska (Pavlikovska) dır.

«Skamander» grubu şair ve romancıları mübalâğalı fütürist değildir*ler. Kullandıkları dil sade ve aynı zamanda çok zengin olup her nevi okuyucuyu celp ediyordu. Şüphesiz «Skamander» grubu Leh şiirinde yeni ve çok zengin bir çağını açmış bulunmaktadır.

Şair Antoni Slonimski mücadeleci ve ihtirasçı bir ruha maliktir. Onun şiir, gazetecilik ve temaşa sahasında gösterdiği faaliyet geri zihniyet ile ve cemiyet haksızlıklarıyla mücadeleden ibarettir. Slonimski, aynı hararetle komünizme ve faşizme karşı cephe alan mutaassıp bir li*beraldir, «Vells» tipinde bir sosyalisttir.

“Skamander,, gurubu arasında en romantik şair Kazimierz Wierzynski (Kajimyej Vyejinski)dır.

İstidadı olgun ve mütenevvidir. Spor destanı olarak yazmış olduğu “Laur olimpijski,, yüzünden dünya olimpik komitesinin hususî mükâfatını kazanmıştır.

Meseleyi daha basit bir şekilde ele almak isteyip te “Skamander,, gurubunu, Leh artistik hayatında “Solcular,, olarak kabul edersek, millî ve muhafazakâr muhitinden gelen, “Prostoz mostu,, (-tepeden inme) mecmuası etrafında toplanan şairler ve romancıları “sağcı,, olarak kabul edebiliriz.

İki harp arasında ki devir de Leh edebiyatı yeni istidatlarla zen*ginleşmiş olmakla beraber bazı kayıplara da uğradı. Bu zamanda Nobel mükâfatını kazanan ve dünya şaheserlerinden biri olup köyünü tasvir eden “Chilopi,, (= Köylüler) romanını yazan W. Reymond ve yabancı memleketlerde pek o kadar tanınmayan, fakat fevkalâde bir istidada malik olan romancı ve piyes müellifi, Stefan Zeromski bu za*manda öldüler. Zeromski cemiyet inkılâbına çok çalışmıştı. Yine büyük bir sosyalist romancısı olan Andrzej Strug, ve halktan yetişen büyük şair Jan Kasprowicz (= Kasproviç) de ölmüştü.

Bu zamanda eski nesilden romancı Sieroszewski (= Seroşevski) muhtelif lisanlara çevrilen egzotik romanlarını neşretti. Y. K. Bandrowski romanlarıyla Pilasudski Lejyonlarının destanını yarattı.

Leh edebiyatında yeni bir hadise de kadınların zengin ve muhtelif başarılar göstermesidir. Dabrowska, Nalkowska, Kossak Szczucka (Şcucka) ve diğerleri yüksek edebî seviyesinde bulunan, mükemmel roman ve temaşa eserlerini verdiler.

Temaşa sahası nispeten az tekâmül etmiştir. Bunun en mühim siması harpten biraz önce ölen ve kuvvetli dram eserleri yazan K. Roztoworovvski'dir. Bundan maada Goethe ve Szpotanski (=Spotanski) dram sa*hasında başarılar göstermişlerdir. Komediyi Szaniawski (=Saniavki) Siedlecki, Grobinski, Krzywoszewski (=Kşivoşevski), Perzynski (=Pejinski) ve diğerleri temsil eder. Bununla beraber, Rus tiyatrosu gibi Avrupa’da en iyi aktörlerine sahip olan Leh tiyatrosu Fransız ve İngiliz piyeslerinden istifade etmiştir.

Edebî tenkit de çok inkişaf etmiştir. Burada en mühim sima batı münekkitlerinin seviyesine erişen T. B. Zelenski'dir. Zelenski Alman te*merküz kamplarında ölmüştür.

İki harp arasında Leh edebiyatının mühim bir hususiyeti, regional (=bölge) edebiyatın inkişafıdır. Varşova’dan maada Karakovi, Wilno, Poznan, Lvod, Lublin ve diğer küçük şehirler bile edebî faaliyet merkezi olmuş ve kıymetli simalar da yetişmiştir. Bugünkü harp Leh şair ve romancılarının miktarını azaltmıştır. Bunlardan bir çoğu cephelerde ölmüş, bir çoğu ise temerküz kamplarında can vermiştir. Fakat mühim bir kısmı yabancı mem*leketlere hicret edebilmiş ve böylece bugün Londra, New York, hatta Yakın şark bile Leh edebiyatçılarının faaliyet merkezi olmuştur. Bugün yüksek seviyede bir kaç edebî mecmua çıkmaktadır. Her zaman olduğu gibi Leh milletinin hürriyet mücadelesini desteklemektedîr.

Can çekişen Polonya’nın faciasını mükemmel tasvir eden Slominski, Tuwin, Lechon (-Lehon), Wierzynski (-Wjejinski) nin yanında yeni isti*datlar doğmaktadır. Bunlardan Stanislaw Balinski, K. Roztworoski'nin oğlu genç Jan Roztworowski ve diğerleri de vardır.

İşgal altındaki Polonya’da edebiyat durmamıştır, ölüm tehlikesi altında basılan ve dağıtılan yüz kadar çeşitli gazete ve dergi arasında edebiyat dergileri de vardı. İngiltere ve Amerika’da çıkan Leh dergileri bile, işgal altındaki Polonya’dan gönderilen şiirleri yayınlamıştı.

Son durum :

İkinci dünya harbi sona erdi. Türk tarihinin çok yakından tanıdığı ve buna müstesna ilgiyi gösterdiği ve kültür itibariyle tamamen batılı olmasına rağmen yeniden tarihin çok feci ve aynı derecede pek karan*lık çağına giren zavallı Polonya, harpte yaptığı büyük fedakârlığa rağmen halâ fikir hürriyetine kavuşamadı. Harpten evvel Polonya’nın kültür mer*kezi ve iki milyon nüfuslu Varşova, bugün dört yüz bin nüfuslu, dirilerin ölülerle kucak kucağa oturdukları acayip ve dünyanın en kasvetli şehir*lerinden biridir. Bugün bu toprağın yığınları üzerinde birbirine aykırı ve çeşitli cepheli yazılar yayınlanmakta ve İslav memleketlerinde ırkçı, aç ve sefiller ve her nevi düşkünler ve memnunsuzluklar diyarında komü*nist ve kendi sınırlan içinde milliyetçi olan ve her türlü şartlara ayak uydurmayı bilen Bolşevik Rusya’nın işgali altında bulunmakta olması dolayısıyla bilhassa komünist propagandası yapılmaktadır.

Yayının bir düzen altına girebilmesi için bu durumun daha ne kadar süreceği henüz bilinmemekte ise de bu pasif ideolojilerin fikir hayatını daha çok uzun zaman sarsacağı muhakkaktır.

*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites