Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

İngiliz Edebiyatı


İngiliz Edebiyatı



Büyük Britanya’nın ilk yerleşenleri hakkında elimizde apaçık malû*mat olmadığı gibi bunların bıraktıkları izler de pek azdır. Yalnız belli olan bir şey varsa, Büyük Britanya’nın Milâttan evvel kavimlerle ikinci ve üçüncü yüzyıllarda büyük bir kelt istilâsı geçirmiş olmasıdır, Bu sebepten İskoçya (Scotland), İrlanda (Ireland) ve Gal (Wales) halkının bü*yük bir kısmı Kelttir. Kökleri Kelt olan Caelic, Irish ve Welch lisanları bugün bile halk tabakasının bir kısmı arasında konuşulmaktadır.





Milâttan sonra da sırasıyla Romalılar, V. yüzyılda Teutenlerin üç kabilesi olan Jutes, Saxen ve Angles'ler tarafından, V11I. yüzyılın sonla*rına doğru da Danimarkalılardan müteşekkil olan tekrar bir büyük Teuten ve 1066 dada Normanların istilâsını geçirdi. Bu suretle muhtelif milletler tarafından istilâ edilen bu ada halkı, dünyanın en karışık mil*letlerinden biri haline girdi. Bu karışık millet, muhtelif unsurlar arasında uyum ve insicamı temin edinceye kadar bir çok içsel mücadeleler ge*çirdi. Zamanla birbirleriyle yoğrulan bu unsurlar bir ulus halinde me*deniyet ve harsın en kudretli numunelerinden birini meydana getirdiler.

Milâttan sonra Romalıların istilâsına maruz kalan Büyük Britanya, diğer kavimlerin istilâsı gibi bu milletleri karıştırmadı ve kendi lisanını da veremedi. O yalnız askerî ve idarî mahiyette kaldı. Hattâ bîr çok yerler işgal edilememiş olduğundan yerli halk salgıncılarla (müstevliler) uzun seneler harp ettiler. Romanın Hıristiyanlığı kabul etmesi üzerine zamanla Keltler arasına Hıristiyanlıkla Lâtin harsi da girdi. Her ne kadar bu devirde birçok Hıristiyan manastırlarında Lâtince ilim lisanı ola*rak kabul edilmişse de halk kendi dil ve edebiyatını muhafaza etti. Bu suretle kendi lisanını muhafaza eden halk içinde eski Kelt şarkılarının muhafızları da Druid ve Barde = şarkıcı - ozanlardı. Bu şarkılar XVII. yüzyıla kadar binlerce sene bir esrar gibi ağızdan ağıza intikal etti. 1760 ta James Macpherson, Kelt Fragment'lerini ve “Fingal„ destanını neşretti ve onu Barden Ossian'a (İsa'dan sonra üçüncü yüzyılda) ilave etti. Bunun ne dereceye kadar doğru ve uydurulmuş olduğu bugüne ka*dar henüz ayırt edilemedi. Fakat her şeyden evvel Ossîan'nın mütalâası insan üzerinde mühim bir tesir icra eder. Şot yaylalarındaki sis gibi, eski Gal'lerin mücadele ve aşk sahnelerinin üzerinde de hafif ve beyaz bir perde bulunur. Bu bazen yalnız bir tiyatro perdesidir. Fakat onun figürleri rekik ve gerçek olmayana yükselir.







Ossian Avrupa edebiyatında ve bilhassa Alman edebiyatında tah*minden çok fazla tesir yapmıştır. Meselâ Goethe, Herder, Klopstock, Hamann buna meftundurlar. Napoleon bile Ossian'ı seferi esnasında ya*nında bulundurmaktaydı.





Nadir Kelt efsanelerinin güzelliğini son zamanda Fiona Macleod neşretti. Bunların içinde, aynı zamanda karanlık ve hissiz bir lirik bulu*nur. Bunların kaynakları da masal denizi olan Killarney olduğu görülür.





Kelt'leri Kymre = Cymry'ler takip ettiler. Onlar Kral Arthur'un ve sihirbaz Marlin'in efsanevî figürlerini yarattılar. Kymre'ler üzerine Anglisaksonlar, dev ve ucubelere karşı olan mücadelede büyük şöhret kazanmış ve onları mağlûp etmiş olan Got Kralı Beowulf destanını be*raber getirdiler. Beowulf destanı 3183 mısradan mürekkep bir epik'tir. Bunun X u asırda yazılmış olduğu zannedilmektedir. Yazma British Museum'da saklıdır.





Eski İngiliz şairlerinden Kynewulf VIII. yüzsene, Hıristiyan mitoloji*sini eski şimal mitolojisine aşıladı ve bu suretle bu halitadan, ekseriya çocukça saçma ve manasızlıklar meydana geldi. Bu şairde Latince’nin tesiri pek derindir. Eserlerinin büyük bir kısmını Lâtince yazmıştır. Cynewulf gençliğinde birçok şiir yazmış ve dini şiirleri de ihtiyarlığında ve bilhassa “The dream of the Rood,, eserinde tarif ettiği rüyadan sonra vermiştir.





İmzası olan eserleri şunlardır: Crist, Juliana, The Fates of the Apostles ve Elene'dir. Cynewulf'a atfedilen “Phoenix„ şiiri:





“Orada âlem hoştur; orada ormanlar yeşildir, gökyüzü geniş; orada ne kar ne yağmur, ne şiddetli buzlu hava, ne ateş alevi, ne dolu boraları, ne beyaz çiylerin yağışı, ne yakan güneş, ne acı soğuk, ne fazla sıcak hava ne kış sağanakları insana zarar verebilir. O diyar daima mesut daima sıhhat içindedir.,,





11 - 14 üncü yüzyıllarda İngiltere’de Fransızca resmi lisan oldu. Fakat halk kendi lisanını muhafaza etti ve bu yabancı lisan tarafından ortadan kaldırılmasına müsaade etmedi.





XIV üncü yüzyılda Romanze'nin şairi “Sir Gawein ve yeşil Şövalye,, yaşar. Bunun maddesi Grals = Kahramanlık efsane dramlarda Eduard Stucken tarafından kullanıldı. Fevkalâdelikler işitmek için kendini uzak muhitlere çeviren o “Sürücü Peterin Hayallerinde — Vision,, aşağı tabaka*nın meyus ve mağmum vaziyetini ve yüksek tabakanın mahvı ve izmihlalini tersim eder. Çift sürücü Peter, Kazan tamircisinde ve necat vaizi Johan Bünyan XVII i yüzyılda onun yeniden dirilmesini tesit etti. Goeffrey Chaucer (1340 -1400) 1372 de İtalya’ya seyahat etti. Bu seyahat İngiliz şiirinin beşiği oldu. Chaucer, Boccaccio ve Petrarca ile dostluk tesis etti. Onun “Canterbury Tales,, (Canterbury hacılarının hikâyeleri) Boccacciosuz dü*şünülemez. Chaucer, eserleri, zevki ve hayat tarzıyla yeni devri temsil eder. Bunları o tabiattan temsil eder ve kendisi de bunun bir parçasıdır. Tasvir ettiği sahnelerde kendisi de bir rol alır. Bu şair siyaset, sanat ve hayatta XIV ü yüz yıl İngiltere sinin tam bir mümessilidir. On*dan sonra çiçeklenen bütün İngiliz şiiri de materyal itibariyle İtalyanların tesiri altındadır. Shakespeare'nin dramlarının kaynakları bile şayanı tetkiktir. Chaucer Allegorie nin gözden geçirilmesine de yardım etti. Gül ve Devedikeni, Örümcek ve Sineği mümkün olduğu kadar az veya çok hisli sembollerle yükseldir, İngiliz liriği de İtalya’nın tesiri altında in*kişaf etti. Bu zamanlar kalyaya gitmek moda olmuştu.





Thomas Wyatt sonett'lerini güzel ve çok sevilmiş Anna Boleyn'e ithaf eder. Graf Surrey parlak verslerini (= beyt) sıralar ve sonraları da ayni vuruşla Shakespear, Schiller, Kleist ve Hebbel kendi dramlarını yazdılar. Edmund Spencer (1552-1599) en meşhur Allegorie'yi şiirlendirdi: Peri Kraliçesi ile pek tabii Kraliçe Eisabethi tasvir etmişti.





Spencer dünya edebiyatı için hiç bir kıymet ifade etmez. Fakat İn*giliz şiirinde onun tesiri Shakespaere'den daha büyüktür.





İngiliz dramı her yerde olduğu gibi Kilise önündeki Mysteri Oyunları ile başlar. Fakat bu, hiç bir tagayyür ve tebeddül yapmadan, ansı*zın parlar ve (30) sene gibi kısa bir zaman içinde üstat eserler seçme eserleri takip ederek yaradır. Fakat Shakespaere (1564-1616) bugün düşündüğümüz gibi devrini o kadar tahrik etmedi. Zira yaşadığı devirde Christian Marlowe, John Webster, John Lîly, Bern Johnson, John Ford ve Ostay gibi, ekserisi onun omuzlarına yetişebilen bir sürü şair vardı.





Kraliçe Elisabeth zamanındaki İngiltere’nin dramatik prodüksiyonu bu*güne kadar, dramatikçilerin nesli bandan azami derecede istifade etmiş olmalarına rağmen, tükenmedi.





Çin lirik memleketi olduğu gibi, İngiltere de “Musikisiz memleket,, ve dram ülkesidir. Zira İngiltere de yalnız iş ve hakikat olan şey geçer. Burada kalp yalnız İngiltere için çarpar. Shakespeare'in dramları bütün dünyayı, İtalya’yı, Bohemya’yı, İspanya’yı İngiltere’nin müstemlekeleri haline koyar. Antik çağın kahramanları da bir Sezar, bir Coriolan olmak üzere yalnız maskelenmiş Lortlardır. Souverâr Shakespeare'nin yaratmalarının üs*tünde bulunur, İngiltere kendi toleransının muvaffakiyetini kendi itaati altına aldığı milletlere karşı nasıl medyunsa Shakespear'de taslaklandırmış olduğu karakteri kendi arzusuna göre değil, onların arzu ettiği şekilde ve aynını yapar. O tarafsız ve hariç durur. Onların duydukları acılar onun ıstırapları olmadığı gibi onların yaptığı latifeler de onun değildir. Onlar, Allah ve Shakespear’in verdiği istiklâlden hariç, suçludur. Fakat o hiçbir zaman onlarla meselâ Şiilerin kahramanlarıyla olduğu gibi, birleşmez. O Lear'i fırtınada Edgar ve mecnunla koşarlarken görür. O Erinnyen'i Mabeth'in izleri üzerinde Olymp'in Zeus'u gibi görür ve hayat hakkında: «Hayat yer değiştiren bir hayaldir. Hayat sahnede bir saatçik şişinip terledikten sonra gözden kaybolan zavallı bir komedi artisttir» der. O ancak Remeo ve Julia kucak kucağa uyandığı zaman güler. Korkunç Richard III. bile ona hiç bir ürperme vermez. Ruhunun bozgunluğunda yapmak zorunda olduğu gibi, Hamlet'e hiç bir tavsiye ve öğütte bulunmaz. Ophelia'nın cesedini su fa*releri kemirirlerken onu hayatın yanlış bahçesi içinde, karanlığın sonuna kadar hezeyan içinde bırakır. Hamlet realitivizimin dramı Othello ise kıskançlığın bir trajedisidir.





Hangi semavî neşe Yaz Gecesi rüyasının sahnelerini titretir? Dalâlet komedyası her iki paskal uşaklar gibi tehevvür eder. Ona ilâhî, hayvanî insanî olmayan her şey yabancıdır. Soneleri güzel bir çocuğa çevrilmiştir. Ona Elisabeth kızlarının sevgili okuma parçaları ve erotik şiirleri dolayısıyla -Venüs ve Adonis- kıskançlık isnat edilir.





Litaipe liriğin. Osteyeveski romanın, Homer destanın ve Dante de Allegori'nin genişi (dehası) olduğu gibi Shakespear de dram yaratıcısıdır. Fakat buna mukabil Goethe'nin eserleri ise tamamen yaşanmış şairane hayatı tasvir ederler. Shakespear, Aşilos ve Sofokles gibi en büyük bir trajedi ve aynı zamanda komedyayı trajediye cesaretle bağlayan bir komedya üstadıdır.





Shakespear'den evvel Marlowe, Timurlan'ın Faust'unu, John Lily (Alexander ve Kallispe) komedisini yazdı. O bunda bir mecnun ve Shav’un garip İngiliz humorunu gösterir. Diogenes: Bu önemli komedyalar, yalnız Aphorizimler için hitap eden, Lort’undan başka bir şey değildir. John Webster (Amalfi Düşesi) nin muhteşem trajedisini yaratır ki bunda o gizli evli olarak evin kethüdası ile yaşar.





Bunlardan bazı sahneler: Dramın sonlarına doğru tımarhanede her iki biraderine rastlar. Antonio için düşesin izdivaç arzusu: İngiliz traje*disinin yarattığı en iyilerine aittir. Bu hemen en yüksekten en uçurum*lara yuvarlanır.





Cromwell'in idaresi altında yapılan puritanlar revolusiyonıı yalnız Stuart'ın değil Graus'un güzel sanatlarına da tesir icra etti ve 1642 de tiyatrolar kapandı. Puritanlar bunlara bağlı olan her şeyi merhametsizce tahrip ettiler. Onlar suçlu telâkki edildiğinden İngiliz dramı yüzyıllarca zayıfladı ve hemen hemen İngiliz halk şarkısını da yok ettiler. (Musiki, şarkı, türkü, dans, güzellik: bunların hepsi günahtan sayılırdı.) Bugün bile İngiliz sanat kültürü o inkılâbın etkisiyle hastadır. Puritanizmin şairi kör John Milton (1608-1674) idi. O memleket hizmetinde gözlerini kaybettikten sonra yalnız içten görebilmekte idi. O kalbinde (Gaypolan Cenneti) keşfetti ve İtalya seyahatinden sonra, Dante düşüncesiyle, bu plânı taslaklandırdı. Mevzuu: Şeytan fena melâikelerle Allah’a karşı baş kaldırır. Mikâili bunlara karşı çağırır.





Yaralandıktan sonra İsa, Gromwell'in bir generali gibi, “Başkuman*danlığı,, üzerine alır ve galebe çalar. Allah, Adem ve Havva içinde melaikemsi mahluk yaratmayı araştırır. Fakat şeytan onları ayartır. Baş melâike Mikâil bir gün, Allah’ın oğlunu kendini feda etmek suretiyle kaybo*lan cenneti tekrar kazanabileceğini peygamberimsi bir ihtarla söyler ve onları cennetten kovar. Mevzuda melâike ve insanlar sönük hayalledir. Şeytan yalnız et ve kan gösterir. William Congreve'nin hafif meşrep konversation parçalan ile ve meselâ “Aşk aşk için,, (Erkeklerin hepsinde Geyik boynuzu vardır, fakat kadınlarda ise pek azdır.) Eseri Shaw'in yaratmalarında ve takip ettiği yol üzerinde bulunmasına rağmen artık oynanmaz.






Georg Lillo halk faciası olan “Londar Tüccar”ında bir ayyaş sefihi ele alarak onu darağacına sürükler


*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites