Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

Çin Edebiyatı


Çin Edebiyatı



Çin edebiyatı çok geniştir. Başta yüksek kitaplar (King) bulunur ki bunlar içinde Konfiçiyus'un mezhep ve usulleri sıkıştırılmıştır. Çin Kon-foçius (nizam ve kaide koyan) ve Laotse'nin (düşünen ruh) tezadından muvazene alınıştır. Konfîçiyus (M. ö. 551 - 479) bir moralist ve pratik politikacıdır. Çin, ona Patriarchalis (ataerkil) devlet ve aile hayatı dolayısiyle medyundur.

Laotse ise koyu bir mistikçidir ve yalnız ahlâkî örnekler vermek ister. O Çin pasif temayüllerinin en kuvvetlisi ve ilkidir. Bu Çin dahisi der ki: "Dünya Hâkimine doğruluğu içinde yardım eden, dünyayı silâhla tazyik ve tahakküme kalkışamaz. Aksi takdirde dünya silâhlarını ona karşı çevirir,,. Milâttan önce 604 yıllarında doğan Laotse Kral Chou'nun hükümet arşivini idare etti ve Taoteking'i yazdı. Bu eser içinde Konfiçiyus'un mezhep ve usulleri sıkıştırılmıştır. Bu dâhiye göre: "İnsan dıştan değil içten yaşamalıdır. Her ne kadar iklim tahostik insanların teşekkülünde rol oynarsa da bu durum doğu ve batı insanları arasında bir ayrılık verdiği görülür. Yalnız bu semavi kanun terazisi, gece ile gündüz tezadı, ölüm ile yaşama, Tanrı ile iblis, erkek ile kadın, iyi ile fena kutuplan arasında dalgalanır. Doğu ve batı insanı diye ayırt ettiğimiz doğu ve batı tipi her bakım ve yönden birbirinden ayrılır : Her çağda, bütün millet ve iklimlerde olduğu gibi, bu sert mizaç, apolinik, (hissî ve hayalî) ve naiv (tabii, saf) insanlar arasında ayni kuvvettedir. Doğu düşüncesi, Laostenin düşündüğü gibi mistik, sihirli ve kendine mahsus bir düşüncedir. Batı düşüncesi ise, kendisi için bir maksat ve hedefe müstenit olduğundan rationalistik (anlayışlı) ve empiristik (tecrübe ve vukuf) düşüncesidir; Doğu insanı kendine tabi olup kendisi içinde yaşar ve yalnız kendi duygu ve fikrine sahiptir. Onun dünyası deruni bir dünyadır. Batı insanı ise haricidir. Onun dünyası ise haricî bir dünyadır. Doğu insanı dünyayı şekillendirip yaratır, batı insanı ise onu anlayışlı bir surette izah eder. Batılı alimdir, doğulu ise arif, zahit ve dindardır. O cevherini fakirane bir elbise içinde saklı olarak taşır.

Çin dili, doğu Asyanın bir heceli adlanan dillerinden olup bu dil bir sürü ve bir heceli kelimelerden meydana gelir. Bunlar kısadır ve birbiı lerine bağlı değildir. Her kelime kendisi içinde itmam edilen manâyı ve yahut bir şeyi anlatır. Dilde Flexion da yoktur. Gramatik uyarlık yalnız yerleştirme ile veyahut edat ve hecelerle gösterilir. Bütün dil ha*zinesi (500) tek heceli kelimelerden meydana gelirki bunlar muhtelit seslerle (1500) e kadar yükselir. Fakat aynı kelime aynı suretle söylenir ve muhtelif anlamları vardır. Sadalı vokal çin kelimesine manayı verir. Bir kelime ekseriya (30-40) defa manalandırılabilir. Bu dilin öğrenilme*sinde en büyük güçlük buradadır. Çin dili, ticaret (Kunahoa) dili ile bir çok Provenzial lehçelere ayrılır. Avrupada bu dilin ilmî şekilde tetkiki Abel Remusat tarafından yapılmıştır. Bu dilde isimler ve fiiller tasnif edilmez. Meselâ: Ay durur dağ. Parlaklık dağ üzeri. Uzak flüt. Açık ipek. Kızlar dans eder. Bunlar tahminen bir çin şiirinin Fiktion'udur. Çin şiirleri kendi kendilerini kafiyelendirdiği için kafiye de yoktur. Sadalı vokal çin kelimesine manayı verdiğine ve her kelime birçok defa manalandırılabildiğine göre, o bir çiçek gibi istenilen şekilde açılır ve yazılır. Dilde alfabe de yoktur. Yazı bir Sinogramm yazısıdır. Yazı işaretleri çin duygusunda sihirli, sessiz ve renkli mana verir. Bir işaret görülür - ve dü*şünülür : Matem, yokluk, kudsiyet. Bu işaretler birbirleriyle terkip edilir. Gözler... aynı göz yaşlan şair için sonsuz imkânlar içinde kendi şiirini tasarlar, çizer şekil verir ve teganni eder. Bütün şiirler Traditiona göre yazılmış melodilerle terennüm edilir. Çinliler için lirik şair hakiki şairdir. Poetik edebiyatın şiiri (kafiyeli ve kafiyesiz olarak) romanlar, hikâyeler ve dramlar edebiyata aittir, şiire ait değildir. Bu yüzden yazar, roman ve dramlardan sarfınazar eder ve anonimdir. Romanlar buluşta ekseriyet*le fakirdir. Katastrof datsiz soğuk ve nesridir. En eski şiir külliyetli Kon-foçius tarafından derlenmiş Şiking'dir. Bu eserin en eski şiirleri M. ö. 18 yüzyıllara aittir. Konfiçyus Şiking (Şiirler kitabı) de (Bir Silâhşorun mezar taşı yazısı) nın şairidir.

Çin klâsik devrinin önemli öncüleri de Kiü — Yüan (M. ö. 300) ve Mayseng (M. ö. 140) dir.

Şiirin en fazla çiçeklendiği devir Dynastie Thang sülâlesinin (618-907) hüküm sürdüğü çağa rastlar ki, bu devir bütün milletlerin en büyük li-rikçisi Litaipe'yi yetiştirmiştir. Litaipe M. s. 702-763 yıllarında yaşamış*tır. Ebedî sarhoş ve kudsî bir gezginci olarak bütün Çin dünyasını do*laştı. Sanat aşıkı ve şairleri koruyan hükümdar, bu şöhretli serseriyi sa*rayına çağırdı, iltifatta bulundu. Litaipe bir içki âleminde, şafak kızıllı*ğında manzumelerini fırçasiyle dikte ettirdi. İmparator şaire bîr gelir temin için onu imparatorluk memuru yaptı. Ona bir çinli için en büyük şeref olan müzeyyen bir elbise ihsan etti. Fakat, Litaipe imparatorluk ihsanının bir işareti olan elbiseyi vilâyetin sokaklarında yerlerde sürüdü, masa arkadaşlarına ve onların bu çılgın halini seyre gelen halka serke-şane ve hayasızca nutuklar söylerdi. Bir kayık gezintisinde sarhoşluğun tesiriyle kayıktan düşerek boğuldu.

Bir efsane, onun bir yunusbalığı tarafından kurtarıldığını yazar. Nefes alma esnasında melek gibi bir ruh onu muhafaza eder ve yunus balığı onu denizin üzerine ve ebediliğin uzaklarına götürür. Tapınanla-rı onu İlâh sırasına geçirdiler ve adına bir mabet yaptılar. Bu mabet Çin lirikçilerinin en sanatkâresi ve millîsi oldu. Litaipe'nin yanında mersiyevî şair Thuys'i (M. S. 714-764) zikretmek lâzımdır. Pe-Kiü-ys'in (M. s. 772-846) binlerce şiirini imparator Sien-tsung taşlar üzerine kaz dırarak bunları mukaddes bir tepe üzerine koydurdu. Su-tung-po (M. s. 1036-1101) dördüncü büyük lirik üstattır. O çinlilerin en güzel aşk şiirlerini yazdı. Yang-t-şang-tsai (M. s. 1715-1797) lirik şairlerin tanınmışlarındandır. 19 uncu asırda mühim devlet adamı olan Li-hung-tşang iyi bir lirik şairi unvanını kazandı.

Çin dramında, kahramanlar, kahraman bakireler, sihirbazlar, şeytan*lar büyük bir rol oynar, Çinliler arzu etmelerine rağmen pek az kahra mandır, fakat bu hali sahnede daha fazla zevkle seyrederler. Son harp bu uyuşuk ruhun tamamen ortadan kalktığını ve bunun yerine millî bir ruhun kaim olduğunu göstermiştir.

Çin tiyatrosu kısa bir zaman evveline kadar açıkta veyahut bir ma bedin avlusunda oynanmakta ve tamamen împrovisation (tuluat) olarak vazolunmakta idi. Dekoration yoktur. Kostümler zengin ve süslüdür. Oyuncular umûmî sahnede giyinirler ve soyunurlardı. Sahne vaz'ı sem bolik gösterilir. Su ile dolu bir kap yağmur yağmasına, küçük bir alev dünya yangınına delâlet ederdi.

Gong ve fülüt, oyuna refakat eder ve müzik hiçbir alkışla kesilmez. Çinliler sessizce sahnenin etrafında veyahut beraberlerinde getirdikleri sandalyelerde otururlar. Halk komedilerinin ekserisi fahişeler tarafından yazılmıştır. Onlar bütün dünyayı kalbinden teshir ederler. Müellif, oyu*nun asıl kahramanını daima ayni tiple gösterir. Bir talebenin bir manda*rin kızını sevdiğini ve bu yüzden entrikalar çevrildiği görülür. Dramlar ekseriya birçok cilt üzerine yazılır. Müellif, üçüncü ciltte birincisinde ne yazdığını bilmez ve yirmincisinde birincinin bütün kahramanları ölür ve başka bir konuya geçer. Fakat bu, yalnız bir elbise değişmesinden ibaret kalır. Çin masalları, küçük hikâyeleri, cin ve peri masalları hari*kulade güzeldir.

*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites