Kaygusuz Abdal'ın Yaşamı :
Kaygusuz Abdal'in asil adi Alâeddin Gaybî'dir Padisah II
Murat (1421-1451) döneminde ve 1341-1444 yillari arasinda yasadigi, babasinin Hüsameddin Mahmud oldugu söyleniyor
Dogdugu, öldügü yer ve yil kesin olarak bilinmiyor
Menkibeye göre yasami söyle: Gaybî, Alaiye (Alanya) Beyi'nin oglu imis
Iyi bir ögrenim görmüs
Bir gün yaraladigi bir geyigi kovalarken Abdal Musa'nin Elmali'daki dergahina varmis
Dervislerden geyigi sormus
Abdal Musa, koltugunun altina saplanan oku göstererek, "Ogul attigin ok bu mudur?" diye sormus
Sasirip üzülen Gaybî, onun ayaklarina kapanmis, tekkesine kul olup Kaygusuz adini almis
Kirk yil orada hizmet etmis
Bektasiligin ululari arasina girmis
1424-1430 yillarinda Rumeli'yi dolasmis
Edirne, Yanbolu, Filibe ve Manastir'da bulunmus
Daha sonra Hacca gitmis
Misir'a gönderilerek kurdugu tekkeye seyh olmus
Ünü Islam dünyasina yayilmis
Ölünce, Mukattam daginda bir magaraya gömülmüs
Abdal Musa gibi halifesi Kaygusuz Abdal da Bektasi edebiyatinin kurucularindan sayilir Yunus Emre'nin açtigi yolda yürümüstür
Hem aruz, hem de heceyle yazmistir
Tasavvuf felsefesine yaslanan siirlerinde ince bir alay görülür
Yobazlikla hem sofulugu nükteli bir anlatimla taslar
Tekerlemelerle beslenen temiz bir dili ve kivrak, tatli, özgün bir deyisi vardir
Birkaç siirinde Serâyi, Miskin Serâyi, Kul Kaygusuz ya da Miskin Kaygusuz mahlasini kullanmistir
YAPITI
Divân, Sarây-nâme, Minber-nâme, Dil-güsâ, Gevher-nâme, Budala-nâme, Mesnevi, Muglâta-nâme, Esrâr-i Hurûf, Vücûd-nâme
KAYNAKÇA
Sadettin Nüzhet, Bektasi Siirleri (1930)
Muhtar Yayladagli, Kaygusuz Abdal, Hayati ve Nefesleri (1939)
Vehbi Lütfi Salci, Türk Folklor Arastirmalari Dergisi (Agustos-Aralik 1949, Subat 1950)
Vasfi Mahir Kocatürk, Tekke Siiri Antolojisi (1968)
Abdülbaki Gölpinarli, Türk Tasavvuf Siiri Antolojisi (1972)
Cahit Öztelli, Bektasi Gülleri (1973)
Abdurrahman Güzel, Kaygusuz Abdal (1981)
Atilla Özkirimli, Alevilik-Bektasilik Edebiyati (1985)
Kaynak: Türk Halk Siiri, haz Asim Bezirci, Say Yayinlari, 1993
Kaygusuz Abdal
I
Aşkile geldim cihana, meskenim dağlar menem
Terk edip cümle sıvayı, mahremi tevhid menem
Güş edince menaref esrarını, mest olan ehkar menem
Şöyle ikrar verdim ol dem Gaygusuz Abdal menem
Asıl adı Gaybi'dir Kaygusuz Abdal'ın hayatı hakkında ki bilgilerin çoğu Bektaşi menkıbelerine dayanır
Bu menkıbelerin en tanınmışı onun Abdal Musa'ya bağlanışını anlatan hikayedir:
Alaiye (Alanya) beyinin oğlu Gaybi, avlanırken attığı okla bir geyiği koltuğundan vurur Yaralı geyik kaçar, Gaybi arkasından koşar
Geyik Abdal Musa'nın tekkesine girer, arkasından avcı da girer, dervişlerden geyiği sorar
Dervişler görmediklerini söylerler
Çekişme başlar
Olaya Abdal Musa
karışır ve koltuğu altından kanlı oku çıkararak Gaybi'ye gösterir
Gaybi okunu tanır ve Musa'ya bağlanır
Alanya beyi oğlunu tekkeden kurtarmak ister ama Gaybi, Musa'dan ayrılmaz
Bey, Teke (Antalya) beyine başvurarak oğlunun kurtarılmasını ister
Teke beyinin gönderdiği ordu Musa'ya yenilir, Gaybi tekkede kalır
Kırk yıl tekkede Abdal Musa 'ya hizmet ettikten sonra şeyhi tarafından Mısır'a gönderilen Kaygusuz Abdal, orada bir tekke kurar Bu tekke, İslam dünyasında büyük bir ün kazanır ve hastalarla başı dara düşenlerin sığınağı olur
Kaygusuz Mısır'da ölür
Türbesi, Kahire yakınlarında bulunan bir mağaradadır
Hece ve aruzla şiirler söyleyen Kaygusuz'un nesirle yazılmış eserleri de var Aruzla yazılmış şiirleri divanında toplanmıştır
Hece ile yazdıklarına ise cönklerde ve şiir mecmualarında rastlanıyor
Nesir eserleri: Budala-name, Mağlataname, Cefriyye-i Kaygusuz ve Esrar-ı huruf adlarını taşıyan kitapçıklardır
Cefriyye, gelecekte olup bitecek olayları anlatan bir fal kitabıdır
Öbürleri tasavvufla ilgili konuları işler
Şiirlerinin bir çoğunda Kaygusuz takma adını kullanan ozan , bazı şiirlerinde Serayi adını da kullanır Kaygusuz adını taşıyan başka şairlerin de bulunması, eserlerinden bazılarının başka bir Kaygusuz'un olabileceği kuşkusunu, doğuruyor
Kaygusuz Abdal, Bektaşiler arasında büyük saygı ile anılır ve Bektaşi uluları arasına girer Hemen bütün Bektaşi tekkelerinde bulunan ve Kaygusuz'a ait olduğu kabul edilen bir resimde, bir yılan, bir akrep ve bir arslan, ayakları bine yatarak ona boyun eğmiş görünürmüş
XVIIL yüzyıl ressamlarından Levni'nin yaptığı güzel bir Kaygusuz minyatürü vardır Kaygusuz, bir eserinde 1397-98 yıllarında doğduğunu söylüyor
Eserlerinden de anlaşıldığına göre XV
yüzyılda yaşamış olan şair, Anadolu ve Rumeli'nin birçok yerlerini gezmiş ve iyi bir öğrenim görmüştür
Özellikle hece ile yazdığı şiirlerde ve nesirlerinde güzel bir Türkçe kullanır
Kaygusuz'un tasavvufla ilgili şiirleri yanında tekerlemeleri, şathiyeleri (alaylı, iğneli ve simgeli şiirler) de önemli bir yer tutar Yunus Emre yolunda yürüyen şair, bu tür şiirlerinde ona daha çok yaklaşır
Ölüm yılı bilinmiyor
NEFES
Beylerimiz elvan gülün üstüne
Ağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Urm abdalları postun eğnine
Bağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Urum abdalları gelir dost deyü
Hırka giyer aba deyü post deyü
Hastaları gelir derman isteyü
Sağlar gelir bizim Abdal Musa'ya
Hind'den bezirganlar gelir yayınur
Aşık olan bu meydanda soyunur
Pişer lokmaları açlar duyunur
Toklar gelür pirim Abdal Musa'ya
İkrarıdır koç yiğidin yuları
Fakjhleri çeksem gelmez
İleri Akpınar'ın yeşil güllü suları
Çağlar gelir pirim Abdal Musa'ya
Meydanında dare durmuş köçekler
Çalınır koç kurbanlara bıçaklar
Döğülür kudüm açılır sancaklar
Erler gelir pirim Abdal Musa'ya
Kılıç sallar Yezidlerin kasdına
Ali Zülfikar'ın almış destine
Tümen tümen genç Ali'nin üstüne
Erler gelir şahım Abdal Musa'ya
Her matem ayında kanlar dökülür
Demine Hü deyü gülbank çekilir
Uyandırıp Hak çırağı yakılır
Erler gelir şahım Abdal Musa'ya
Benim bir isteğim vardır Kerim'den
Yezit bilmez erenlerin sırrından
Kaygusuz'um cüda düştüm pirimden
Erler gelir şahım Abdal Musa'ya
Kaygusuz AbdalII
Kaygusuz Abdal'in gerçek kisiligiyle, yasamiyla ilgili bilgiler yetersizdir, birtakim söylencelerle karismistir Bu söylenceler arasindan onun gercek yanini bulup çikarmak kolay degildir, bu konuda en önemli kaynak elimizde bulunan, bir "divan" da toplanan siirleridir
Kaynaklarda, bu özgün ozanin Alaiye (Alanya) Beyi'nin oglu oldugu, gerçek adinin Alaeddin Gaybi diye bilindigi, 1341-1444 yillari arasinda yasadigi söylenir
Bu bilgilerin kesinligi, açikligi sözkonusu degildir
Özellikle ölümünün 1444 yilinda olmasi kolay kolay onaylanabilecek bir sav degildir
Onun, bir siirinden Abdal Musa'ya baglandigi, onunla görüstügü, onun önerisi üzerine Misir'a giderek orada bir Bektasi Tekkesi açtigi da söylentiler arasindadir
Bütün bu söylenti niteligi tasiyan bilgilerin aydinlattigi biricik gerçek böyle bir ozanin bulundugu, 14
yüzyilda yasadigi, birtakim etkinlikler gösterdigidir
Kimi kaynaklara göre Kaygusuz Abdal 14
yüzyil sonlarinda Misir'a gitmis, bir süre Kerbela-Necef dolaylarinda gezmis, hacca ugramis, sonra oldugu Misir'a dönmüs, orada bir magaraya gömülmüs, bu nedenle ona "magarada gömülü" anlaminda "Abdullah Magaravi'' (magarada gömülü Tanri kulu) denmistir
Hac dönüsü Sam'a ugramis, orada bir bahçeyi sulamada kullanilan büyük dolabi görmüs, ondan esinlenerek "Dolabname'' adli siirini yazmis
Bunlarin hepsi, ozana yakistirilan, onu söylence ürünleriyle donatan dil ürünleridir, gerçek yasaminin saptanmasinda etkin belge niteligi tasimaz
Yine kimi kaynaklara göre Misir'a gitmeden Filibe, Yanbolu, Manastir, Edirne dolaylarinda bulunmus, düsüncelerini yaymaya çalismistir
Yasami yeterince bilinmeyen Kaygusuz Abdal'in düsüncelerini, adina düzenlenen "divan"inda toplanan siirlerinin incelenmesinden çikarmak, anlamak kolaydir O, "abdallar" toplulugundandir, bir siirinde söyledigi gibi saçini, sakalini, biyigini, kaslarini kestirerek (car-darb) dolasirmis
Bu islem abdallik yoluna girmenin özelliklerinden biridir
Kaygusuz Abdal'in siirlerinden anlasildigina göre çok iyi bir ögrenim görmüs, tasavvufu bütün ayrintilariyla ögrenmis, özellikle Islam dini konusunda genis bilgi edinmistir Onun Abdal Musa ile iliskisini anlatan özgün bir öykü vardir: Alaiye Beyi'nin oglu olan ozan avlanmayi çok severmis
Günün birinde ava çikinca bir geyikle karsilasmis, yayini gerip geyigi oklamis
Sirtina ok saplanan geyik kaçmaya baslamis, Alaeddin Gaybi de geyigin ardinca kosmus
Geyik, sirtindaki okla Abdal Musa Tekkesi'ne siginmis
Tekke'ye geyigin ardinca giren ozan karsisinda duran Abdal Musa'dan içeri giren geyigin kendisine verilmesini istemis
Abdal Musa ise koltugunun altina saplanan oku çikarip göstererek "Ogul, attigin ok bu mu?'' diyerek Kaygusuz'a gösterince ozan kendinden geçmis, Abdal Musa'nin ayaklarina kapanarak ondan yardim dilemis, böylece tekkeye girmis, tarikata girmis
Bu duygulu, sevecen öykünün dogrulugu, yanlisligi tartisilmaz, özünde ilkçag Anadolu dinlerinden gelen, geyigin Hititler'ce tanrisal bir varlik oldugunu bildiren bir söylence vardir Onun
Bin batmandan olsa kazan
Ustager degil mi düzen
Hayranlik esince cana
Bengilik de gereg olur
dörtlügüne dayanilarak esrar içtigini söyleyenler vardir 14
yüzyil Anadolu'sunda esrar içmek "abdallar" arasinda cok yaygin bir tutkuydu
Ancak, Mevlana'nin kimi siirlerinden, Sems-i Tebrizi'nin oldugu söylenen "Makalat" tan anlasildigina göre Mevleviler'de de esrar içimi yaygindi
Tasavvuf yolunu seçenlerin çogunun esrara düskünlügü bilinmeyen bir olay degildir
Bu tutkunun nereden kaynaklandigini bilemiyoruz, ancak yaygin bir aliskanliga dönüstügü açiktir, yorum gerektirmez
Urum Abdallari gelir dost deyu
Egnimize aba, hirka, post deyu
Hastalari gelür derman isteyu,
Saglar gelur sahim Abdal Musa'ya
dörtlügüyle baslayan kosugundan, inanca olarak Abdal Musa'ya kapilandigi, ondan el aldigi anlasilmaktadir Yukarda anlatilan geyik olayi da bu durumu kanitlar niteliktedir
Baska bir kosugunda bulunan
Ergene'nin köprüsü
Susuzluktan bunalmis,
Edirne minaresi
Egilomis su içmege
dörtlügüne dayanilarak Edirne yörelerini dolastigi sonucu çikarilmaktadir Burada geçen "Edirne minaresi" nden anlasildigina göre, o dönemde Edirne ilinde önemli camiler vardi, üstelik bir akarsu kiyisindaydi
Kaygusuz Abdal, adinin "Gaybi" oldugunu "Dolabname" adli uzun siirinde söyler:
Alai Gaybi bundan tekke kilmaz
Hak'in fazlidurur ancak dayagi
Sabir seccadesin altina almis
Tevekkülden kusanmistir kusagi
Sözünü Kaygusuz arife söyle
ne bilsün sükkeri dana buzagi
Demek siirlerinde tapsirmasi olan "Kaygusuz" ile özel adi olan "Gaybi" yi birlikte kullanmistir Onun "Sarayi" tapsirmasini kullandigi siirleri de vardir
Bu degisik adlari neden seçtigini bilmiyoruz
Ününün, yasadigi çagda bile, yayginligina karsin yasami konusunda yeterli bilginin bulunmayisini açiklamak kolay degildir
Kendisi de, siirlerinde, doyurucu bilgi vermiyor
Onunla ilgili kaynaklarda da güvenilir nitelikte bilgi yoktur
Siirlerinin incelenmesinden çok gezdigi, çok kimse tanidigi anlasiliyor, ancak bu da bir yorum olmaktan öteye geçemez
Bir yerde:
Kelebek bugday ekmis
Manisa ovasina
derken Manisa ilini, baska bir yerde de, yine alayci, güldürücü bir tutumla:
Kertenkele derilmis
Dile Kirim geçmege
gibi dizeler söylemesine bakarak bu yöreleri gezdigi sonucunu da çikarabiliriz ama sonuç degismez, yasaminin gerçegi yine karanlikta kalir Burada arastiriciya düsen baslica görev, bu ünlü ozanin ürünlerine dayanarak kisiligini, dilini, basari asamalarini, düsüncelerini açiklamaktir
Kaygusuz Abdal'in birkaç siirinde kadindan, birisinde açikça karisindan yakindigi görülür, buna dayanarak iyi bir evlilik geçirmedigini söyleyecek durumda degiliz; alayci, yerici, güldürücü dili kimi konularda güvenilir bir yargiya varmayi engeller Bektasilik'te Haci Bektas Veli'ye yorulan bir olaydan (Kadincik Ana'nin esi degil de can yoldasi oldugundan) onun evlenmedigi sonucunu çikarmak, yalniz (mücerred) yasadigi yargisina varmak da pek tutarli degildir
Yine siirlerinde geçen yer adlarina, yöre özelliklerine dayanarak onun yasami süresince çok yer gezdigini, gezdigi yerlerin dogal konumlarini, özelliklerini halkinin begenilerini, yemeklerini, giyim kusamlarini yansitan dizeler ilginçtir
Bu ozan siirlerinde adlari geçen yerleri gezmis, görmüsse, dogayi seven, degisik bölge insanlarini tanimaktan, onlarla iliski kurmaktan kivanç duyan bir gezgin niteligi tasir
Eski yazinimizda, ozanlarla, yazarlarla, sanatçilarla, düsünürlerle ilgili olaylari dogal ölçüler içinde anlatma gelenegi dogmamistir, bu nedenle üzerinde çalisilmak istenen kisiyi açik gerçegiyle anlama olasiligi azdir
Bu konulari içeren "tezkire" adli yasamöyküleri yapitlarinda insanin ayagi topraga basmaz, hep yükseklerde, bosluklarda dolastirilir
Buna bir de "vilayetname", "menakibname" gibi söylence nitelikli yapitlar katarsak isin içinden çikilmaz, gerçek olayin saptanmasi olanaksiz duruma gelir
Yazar, yasamini anlatmak istedigi kisiyi, oldugu gibi degil de, düsledigi gibi anlatmayi sever, yasanmamis bir olayi yasanmis göstermekten kendini alamaz
Kaygusuz Abdal'in durumu da az cok aynidir; yasanmis olayi yakalamak için elimizde güvenilir belge yoktur
ŞİİRLERİ
Sakalım
Ben bu derde düşeli
Bu sakalı kırkarım
Hak ile bilişeli
Bu sakalı kırkarım
Ben keserim o biter
Çemende bülbül öter
Usta berber der 'yeter'
Bu sakalı kırkarım
Ben çalarım tanbura
Giyinirim tennure
Hak çerağın uyara!
Bu sakalı kırkarım
Ben gezerim yazıda
Kuvvetim var pazuda
Ne işim var kazıda!
Bu sakalı kırkarım
Kaba sakal istemem
Hep kesilse gam yemem
Hiç kısa - uzun demem,
Bu sakalı kırkarım
Var mı bunda bir hatam
Gayrı gönülden atam
Çok mu gelir bir tutam?
Bu sakalı kırkarım
Aşka olup mülazım
Bilindi cümle razım
Gayrı, sakal ne lazım!
Bu sakalı kırkarım
Bıyığımla başımı,
Kirpiğimi kaşımı
Hak onara işimi
Bu sakalı kırkarım
Kaygusuz Abdal menem
Fartu furtu bilmenem
Tek tüyünü koymanam
Bu sakalı kırkarım
Kaygusuz Abdal
Beng ile Seyretmeğe Ah Bize Bir Bağ Olsa
Beng ile seyretmeğe ah bize bir bağ olsa
İssi soğuk olmasa havası hub sağ olsa
Pireden incinmesek kar ü yağmur olmasa
Sinek hey vızlamasa ana hem yasağ olsa
Dobruca Ovası’ndan büyük yağlı çörekler
Akkirman’ın yağından benzimiz hey ağ olsa
Cümle cihan koyunun semiz yahni etseler
Biz yemeğe başlasak engeller irağ olsa
Gaziler helvasından cihan dopdolu olsa
Zülbiye halkaları sütü dahi çoğ olsa
Kanda bir gül varisa badem paluze olub
Bir yanından diş ursak çevresi yağ bal olsa
Düpdüz bu yaş ovalar her biri boş durmasa
Sulu şeftalisi çoğ bin üzümlü bağ olsa
Kaygusuz Abdal otur kimin ye kimin götür
Sufiye koz kalmadı abdala kaymağ olsa
Kaygusuz Abdal
Beylerimiz Elvan Gülün Üstüne
Beylerimiz elvan gülün üstüne
Ağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Urum Abdalları postun eğnine
Bağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Urum Abdalları gelir dost deyü
Eğnimize aba hırka post deyü
Hastaları gelir derman isteyü
Sağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Hind’den bazerganlar gelir yayınur
Pişer lokmaları açlar doyunur
Aşıklar gelir bunda soyunur
Erler gelür şahım Abdal Musa’ya
Her matem ayında kanlar saçarlar
Uyandırıb Hak çerağın yakarlar
Demine Hu deyüb gülbang çekerler
Nurlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Meydanında dara durmuş gerçekler
Çalınur koç kurbanlara bıçaklar
Döğülür kudüm açılır sancaklar
Tuğlar gelür şahım Abdal Musa’ya
İkrarıdır koç yiğidin yuları
Muannidi çeksem gelmez ileri
Akpınar’ın Yeşilgöl’ün suları
Çağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Ali’m zülfikarın almış destine
Sallar durmaz Yezidler’in kastine
Tümen tümen Genç Ali’nin üstüne
Sırlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Benim bir isteğim vardır Kerim’den
Münkir bilmez evliyanın halinden
Kaygusuz’um ayrı düştüm pirimden
Ağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Kaygusuz Abdal
Bir Kaz Aldım
Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurudan
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kaza verdik birkaç akça
Eti kemiğinden pekçe
Ne kazan kaldı ne kepçe
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kaz değilmiş be bu azmış
Kırk yıl kaf dağını gezmiş
Kanadın kuyruğun düzmüş
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazı koyduk bir ocağa
Uçtu gitti bir bucağa
Bu ne haldir hacı aga
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazımın kanadı selki
Dişii koyun emmiş tilki
Nuh Nebi'den kalmış belki
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazımın kanadı sarı
Kemiği etinden iri
Sağlık ile satma karı
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazımın kanadı ala
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma bela
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Suyuna biz saldık bulgur
Bulgur Allah deyü kalgır
Be yarenler bu ne haldir
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kaygusuz Abdal n'idelim
Ahd ile vefa güdelim
Kaldırıp postu gidelim
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kaygusuz Abdal
Bundan Sana Ne
Ademi balçiktan yogurdun yaptin,
Yapip da neylersin, bundan sana ne
Halk ettin insani saldin cihana
Salip da neylersin bundan sana ne
Bakkal misin teraziyi neylersin
Isin gücün yoktur gönül eglersin
Kulun günahini tartip neylersin
Geçiver suçundan bundan sana ne
Katran kazanini döküver gitsin
Mümin olan kullar didara yetsin
Emreyle yilana tamuyu yutsun
Söndür su atesi bundan sana ne
Sefil düstüm bu alemde naçarim
Kildan köprü yaratmissin geçerim
Sol köprüden geçemezsem uçarim
Geçir kullarini bundan sana ne
Kaygusuz Abdal der cennet yarattin
Cehenneme nice kullari attin
Nicesin ates-i ask ile yaktin
Yakip da neylersin bundan sana ne
Kaygusuz Abdal
Dokuz Felek Bizim Sayvanımizdır
Dokuz felek bizim sayvanımızdır
Yedi kat yeryüzü seyranımızdır
Zira insan suretidir tonumuz
Kamu alem bizim hayranımızdır
Hakikat ol kadim sultan ki derler
Biz ona vücuduz ki canımızdır
Daim bu surete gelmeyi varmak
Yolumuzdur daim mihmanımızdır
Gözün aç bak bu vücut sadefinde
Kıymetli gevherüz Hâk kanımızdır
Senin hayale düştüğün ey münkir
Bizim bu suret-i imanımızdır
Bize bu saadet Hâktan erişti
Zira biz kuluz o sultanımızdır
Âşıklarız baş oynarız bu yolda
Hâk’ı inkar eden düşmanımızdır
Var ey münkir nice anlarsan anla
Severiz ışık bizim imanımızdır
Ser-âgâz eyle çağır el Sarayi
De ki bu ışık bizim imanımızdır
Kaygusuz Abdal
Kaplu Kaplu Bağalar
Kaplu kaplu bağalar kanatlanmış uçmağa
Kertenkele derilmiş diler Kırım geçmeğe
Kelebek ok yay almış ava şikara çıkmış
Donuzları korkudur ayuları kaçmağa
Ergene’nin köprüsü susuzluktan bunalmış
Edirne minaresi eğilmiş su içmeğe
Kazzaza balta koydum çevrisim deremezem
Çuval çayırda gezer segirdüben kaçmağa
Allahımın dağında üçbin balık kışlamış
Susuzluktan bunalmış kanlı ister göçmeğe
Leylek koduk doğurmuş ovada zurna çalar
Balık kavağa çıkmış sögüt dalın biçmeğe
Bir sinek bir devenin çekmiş budun koparmış
Salinuban seğirdür bir yâr ister koçmağa
Bir aksacık karınca kırk batman tuz yüklenmiş
Gah yorgalar gah seker şehre gider satmağa
Donuz dügün eylemiş ayuya kızın vermiş
Maymun sindi getirmiş kaftan gömlek biçmeğe
Deve hamama girmiş dana tellallık eder
Susığırı natır olmuş nöbet ister çıkmağa
Kaygusuz’un sözleri Hindistan’ın kozları
Bunca yalan söyledin girer misin uçmağa
Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ
|
|
Kaygusuz Abdal
*
Bu yazı tarih olarak: Cuma, Mayıs 01, 2009
eklenmiştir.Kategorisi
Türkçe edebiyat konuları
.
Bu yazıya yapılacak yorumlardan haberdar olmak için feed. Bu yazıya yorum yazabilirsiniz.
Kapsamlı ve ayrıntılı dokümanlar için TIKLAYINIZ