Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

İlk Devir Alman Edebiyatı


İlk Devir Alman Edebiyatı



Zaman zaman kuzey Avrupa’da, Almanya’da, kuzey İtalya’da yerleşmiş veya muhtelif sebepler altında yerleştirilmiş bulunan bugünkü Almanla*rın cetleri hakkında açık bir bilgimiz yoktur. Anayurtları Asya olan bu Cermen kabileleri bir çok sebepler altında Roma kapılarına kadar batıya sürüldüler. Bunlar hakkında doğru malûmatı Romalı gezgin ve yazarı Tacitus'un İsa’nın doğumundan 98 yıl sonra yazdığı Cermania adlı ese*rinde bulmaktayız.

Cermen şiiri ele geçen yazılı şiirlerden çok eskidir : Eski Cermen dillerindeki “Alliteration,, ahenk olgun ve kafiye sanatkâranedir. Bu ulusu teşkil eden bir çok kabileler ve hele Got ve Franklarda kahramanlık şarkıları, efsaneleri ve eski Alman duygularını ifade eden putperestane halk şarkıları ve türküleri olağanüstü çiçeklenmişti.

Bu ulusun şiiri hakkında Tacitus'un “Cermania,, adlı eserinde şu satırlara rastlarız. “Cermenlerin biricik tarihi belgesi ve anıtları olan eski şarkılarda topraktan çıkan ilâh Tuisko ve oğlu Mannus'u kavimlerinin ulusu ve temsilcisi olarak kutlanırlar. "(Bölüm 1)„ Herkül’ün (Almanca Donar) kavimler içinde yaşamış olduğunu iddia ederler ve savaşa giderken bu İlahı kahramanların en büyüğü olarak tasvir eden şarkılar söylerler. Bun*dan başka Barditus ismi verdikleri ve cesareti arttırmak için söyledikleri başka şarkıları da vardır. "(Bölüm II) 350 - 650 yıllarındaki göç sıra*larında bu ulusun İlâh ve kahramanlık şarkılarına, destanlarına ve Frank masallarına rastlarız.

Kuzey Germenlerinin şiirlerinde Edda ve saire, sonraları halk edebiyatında peyda olan, şairlere ilham kaynağı ödevini gören ve mito*lojik kaynaklara dayanan Niebelunglied = Siegfried efsanesi ile Ostrogot efsanesi Dietrich ve Hermanrich efsanelerini görürüz. Der Niebelung Not efsanesinin ilk şekli ve sonraki şekilleri orta Almanca’nın en büyük destanıdır. Bu efsane XII. yüzyılında Tuna kıyılarında şekil ve muhteviyat bakımından uzun bir değişme geçirdikten sonra çıkmıştır ve aslını buralardan alır. Efsanenin bazı bölümleri kök bakımından Tuna kıyılarından tarih aldığına ve Atillâ da şiirde önemli bir yer tuttuğuna göre, eski Hun-Türk destanlarının motiflerini de ihtiva etmesi veyahut şiirde ona yakın motiflerin bulunması icap eder. Alman halk muhiti için*de geniş bir yer tutan bu efsanelerin birinci kısmı Siegfried'in gençlik efsanelerini, Alman kahramanlık efsanelerinin bir sembolü ve belki de bir huri olan Kral Gibich'in kızı Kriemhild'e Siegfriedin evlenme teklifi*ni, Brundhild'in kulluğunu, Siegfried'in katlini, ikinci kısım da Kriemhild' in ikinci kocası ve Hun kralı Atillâ ile evlenmesini ve bu kadının Burgundlardan intikam alışını (Etzel “Hun efsanesi,,) tasvir eder.

Mitolojik telakkilere dayanan Siegfried efsanesinin konusu: — Felemenk kralının oğlu nur ve ışık kahramanı kral Siegmund'un oğlu Siegfried savaşta daima korkmazlık gösteren bir yiğittir. Yalnız düş*manları yenmekle kalmaz, orada mevcut olan devleri ve cinleri de yok eder. Siegfried karanlıklar hâkimi ve sisin oğulları Niebelungen prensle*rinin hüküm sürdüğü memleketleri zapt eder. Bu ülkenin hükümdar hazi*nelerini dev ve cinlerin ellerinden kurtarır. Lâkin yendiği bu kuvvet sonraları onun mahvına sebep olur ve Hagen tarafından arkadan vu*rulmak suretiyle öldürülür. Bilâhare bu mitolojik efsaneye yabancı bir konu olan Burgundların tarihi de karıştırılmak suretiyle Burgund efsa*nesi “Gunther,, doğmuştur. Bu efsanenin konusu:

— Burgund kralı Gundikarius, Hunların 431 yılında saldırışı sonucun*da bütün soyu ile beraber mahvolur.

Hun efsanesi Etzel'de Burgund kahramanlarının Atillâ sarayında kat*ledilişlerini tasvir eder.

Longbard efsanesi Rother'in esasında efsanevî bir mahiyet taşıyan ve sonraları Longbardlara atfedilen bu efsanenin konusunu, Kral Rother' in kıyafet değiştirerek kendi elçisi olarak Kostantinin kızını nasıl ziyaret ettiğini ve hile ile onu nasıl kaçırdığı teşkil eder.

Ostrogot - Doğu - Gotların Hermanrich ve Dietrich efsaneleri de mi*tolojik bir mahiyettedir. Bu efsanenin konusu:

— Alman halk efsanelerinin Dietrich von Bern adı altında kutladığı ve göç çağlarının en tarihî şahıslarından biri olan Teoderich yurdundan uzak Doğu Roma İmparatorluğu sarayında terbiye gören bir prenstir. Cermen Kralı ve kumandanı Odoakere karşı çetin mücadele yapar, İtalya’yı zapt eder. Siyasî olgunluğu, kudret ve zekâsı ona Batı Gotları ara*sında büyük nüfuz kazandırır ve Burgundları Frankların nüfuzuna karşı korur. Efsanenin sonraki şekilleri tarihî Odoaker yerine Gotların kralı Ermanrich'i koyar. Bu efsaneye göre Dietrich amcasının entrikaları yü*zünden memleketinden uzaklaşmak ve Hunların kralı Atillâ’nın sarayına sığınmak zorunda kalır. Bir müddet sonra mülteci prens memleketini geri almak için harekete geçer ve Ravenna da on iki gün süren bir savaş*tan sonra Hermanrich'i yener. Fakat bu zafere rağmen ülküsüne yetişe*mez. İtalya’yı eli altında tutamadığından tekrar Atillâ'nın sarayına dön*mek mecburiyetinde kalır. Otuz yıl sonra yaptığı teşebbüste muvaffak olur ve yurdunu kurtarır. Hayatının sonlarında da bir yağız at veya bir cüce kendisini alıp götürür.

Fuldalı bir rahip tarafından yazılan Hildebrandslied - Hildebrand Şar*kısında da efsanenin en eski şekillerine rastlanır. Oğul ile baba arasın*daki mücadeleyi tasvir eden şarkının konusu trajiktir. Şarkının asıl ko*nusunu prens Diedrich von Bern, Hunlar sarayında (30) yıl kalır ve İtalya’ya döner. Kahraman Hildebrand sınırda, küçük yaşta bıraktığı ve yok*luğu zamanında büyüyüp kahraman bir cengâver olmuş olan oğlu Hadubrand ile karşılaşır. İhtiyar baba oğluna kendini tanıtmak ister. Uzun zaman evvel babasını ölmüş zanneden mağrur ve tecrübesiz delikanlı, karşısındakini kurnaz bir Hun sanar ve onu korkaklıkla suçlandırır. Bu*nun üzerine Hildebrand dövüşmek zorunda kalır.

Yine bu çağda kuzeybatı Alman efsanesi olan Hettel, Herwig ve Gudrun hazırlandı. Bu efsanelerin konusunu da diğerleri gibi kahramanlık teşkil eder ve bu Avusturya ve Bavyerada tersim edilir.

Bu dönemde İstanbul’da ölen (383) Batı Gotların piskoposu Wulfila Hıristiyanlığın yayılması hususunda büyük gayret sarf etti. Grek, Lâtin ve Got dilleri üzerinden vaizler verdi, İncili Gotça’ya ve eski Almanca’ya çe*virdi. Bu tercüme tamamen korunamamış olmakla beraber yeni ve eski ahulardan elimize bazı parçalar geçmiştir. Bu eser kısmen altın ve kısmende gümüş olarak kırmızı parşmen üzerine yazılmış olduğundan Werdende bulunan ve bugün İsveç’te Uspala şehrinde muhafaza edilen bu fragmana (Silberne Kodex - gümüş yazı) denir.

*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites