Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

Hitit Mimarisi


Hitit Mimarisi




Hitit Krallığı mimarisi, eski Doğu Yapı Sanatı içinde, hem Batı Anadolu, hem de Mezopotamya mimarlığından ayrılan, önemli ve kendine özgü bir gelişim gösterir. Bu mimarlığın kökenleri Anadolu yaylasının yapı geleneklerine dayanır ve en geç İ.Ö. 3. binde, İlk Tunç Çağı'nda belirgin biçimini almıştır.




İ.Ö. 2. bin sonunda, Batı Anadolu'nun özgün ev biçimi olan bağımsız uzun dikdörtgen, önavlulu evi, (Megaron) İç Anadolu'ya ne denli az girebilmişse Hititler'in büyük taş bloklarından örülmüş bindirme kemer yapma sanatı da taş yönünden zengin olan Troya'da o denli az kullanılmıştır. Mezopotamya da çok bol sayıda zorlayıcı bir bakışımlılık sistemiyle yapılmış tapınak ve saray mimarlığı da yine İç Anadolu'daki Hitit Krallığının ana ülkelerinde görülmez.




Bir yandan karşılıklı canlı bit ticaret, öte yandan komşu ülkelerle belirgin bir kültür ilişkisi kurulmuş olmasına karşın, mimarlık alanında karşılıklı etkilenme çok kısıtlı bir ölçüde gerçekleşmiştir. Yalnız, kısa bir süre sonra Hitit egemenliği altına girecek olan Kilikya - Kuzey Suriye bölgesinde karışık mimarlık öğeleri ortaya çıkmaktadır. Bu öğeler Hitit Krallığı sona erdikten sonra 1. bin Geç Hitit - Arami Küçük Krallıkları döneminde de varlıklarım sürdürmüşlerdir.




Bugün, 3. binyıl ve 2. binyıl başına tarihlenen çok sayıda büyükçe yerleşmenin varlığı bilinmesine karşın, bunların yalnız birkaçı araştırıldığından, yapı sistemleri, görünüşleri ve özellikle yapıları üstünde konuşmak olanağı yoktu?. Tüm Önasya'da olduğu gibi, burada da genellikle en eski yerleşme yerleri varlığını sürdürmüştür. Bu yerleşmeler ovalara ya da koyaklara açılan dağ sırtlarında, çevrenin kolaylıkla gözlenebileceği yerlere kurulmuştur. Bu Höyük ya da Teli olarak adlandırılan yerleşmelerin özgün bir örneği Fırat'ın yukarı kesiminde Altınova'daki Norşuntepe'dir.




Bu höyük üstünde İç Anadolu'nun Son Tunç Çağına ilişkin şimdiye dek bilinen tek sarayı kazılarak ortaya çıkarılmıştır. Bu sarayda en büyük bölümün erzak depolarına ayrılmış olması çok ilgi çekicidir. Bu döneme tarihlenen başka belirgin tapınak ya da kutsal alan şimdiye değin bulunmamıştır. Savunma sisteminde bir yenilik yoktur: Tarsus'taki testere biçimli sur duvarlarıyla ağır bir savunma sistemi oluşturan İlk Tunç Çağı sistemi II, 5. binyılda görülen Mersin sistemi ile (Tabaka XVI) karşılaştırılabilir. Konutlar kural olarak dikdörtgen, ender olarak da yamuk planlı, gelişigüzel yanyana dizilmiş odaları kapsamaktadır. Her avlunun kendi dış duvarı vardır. Yapı gereci olarak çamur ve kerpiç kullanılmıştır, ancak 3. binyıl sonuna doğru taştan alçak temellere rastlanır.




2. binyılın ilk yüzyıllarındaki örnekler, öncelikle Eski Asur Ticaret Kolonilerinin evleri, iş yerleri ve bunların kurulmasında destek sağlamış yerli prenslerin sarayları olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaneş, Karahöyük ve Acemhöyük sarayları, bugün bildiğimiz kadarıyla bir orta mekân ya da avlu çevresine dizilmiş odalardan oluşmuştur.




Kültepe'deki temelleri bulunmuş bir yapının sağlam köşe çıkmaları, yapı ustalarının anıtsal yapı kurma yeteneğini kanıtlamaktadır. Boğazköy'de de daha sonra Hitit kral sarayının kurulacağı Büyükkale tepesinde yerli bir prensin konağı (Tabaka IV d) bulunmaktadır. Bu prensin desteklediği Asurlu tüccarların kurduğu Karum Hattuş bu kale tepesinin eteğindedir.




En eski tabakalarındaki mimarlık Batı Anadolu bölgesi kapsamı içine giren Beycesultan'da hem Girit mimarlığı hem de yukarıda adı geçen ve daha geç döneme tarihlenen Hitit sistemleriyle bir dizi benzerlik gösteren bir saray bulunmaktadır (Tabaka V). Karum Kaneş ticaret kolonisi evleri tüm yapılarıyla Orta Anadolu geleneğindedir : Dörtgen bir avlu çevresinde az ya da çok gelişi güzel dizilmiş değişik sayıda odalar. Şimdiye değin avlunun bir bölümünün üstünün, bir ön avlu oluşturacak bir biçimde kapalı olduğu görülmüştür, ancak bu Batı Anadolu'daki örneklere benzemez.




Yapıların kurulmasında ahşap önemli bir yer tutmaktadır. Duvarların önüne dikilmiş olan ahşap destekler kerpiç ve kırıktaş duvarların beslenmesine ya da sık sık rastlanan üst katın ağırlığını taşımaya yarıyordu. Bu dönemin kült yapılarının varlığı yazılı kaynaklarla kesinlikle kanıtlanmışsa da, görünüşleri konusunda bir şey bilinmemektedir. Bunlar kurallara uygun tapmak yapısı olamazlar, daha çok biçimi eve benzeyen kült hücresi ya da bir evin bir odası olabilirler.




İ.Ö. 1600 dolaylarında Hitit Krallığının kurulmasıyla yapılarda da birtakım yenilikler" gözlemlenmektedir. Evlerde oda düzenlemeleri ve yapı gereçleri genellikle değişmemiştir, ama savunma yapılarında yenilikler vardır. Alişar'da daha çok önce, yan yana dizilmiş, çok hafif karşılıklı kaydırılmış, düzenli aralıklarla burçlarla desteklenmiş sandık duvarlardan oluşmuş anıtsal bir duvar sistemi ortaya çıkmıştı. Bu yapıya Konya Karahöyük'de ve Korucutepe'de daha belirginleşmiş olarak rastlanmaktadır; burada Hitit Krallığı'nın tipik sandık duvar sisteminin tüm öğelerinin temel çizgilerinin kurulduğu görülüyor.




Bu kenemden Boğazköy ve Alacahöyük'de saraylar bilinmektedir, ancak bunlar daha sonra Büyük Krallık dönemindeki geniş yapı girişimleri sırasında geniş ölçüde yıkılmıştır. Alacahöyük'de 14 ve 13. yüzyıllara özgü ayaklı geçitlerle çevrili orta avlu ve bunu çeviren ayri oda topluluklarından oluşan evlerin bu dönemdeki örneklerine yapı kalıntılarında rastlanır. Bunların duvar yapısında bol ocak taşı kullanılmıştır.




14 ve 13. yüzyıllarda, daha doğrusu Hitit Büyük Krallığı çağında mimarlık kesin ve yerleşmiş özellikler gösterir. Hattuşa merkezi bir yönetim sisteminin başkenti olarak mimarlık ve sanat yaratıcılığının odak noktasıdır. Burada, hem işlevleri açısından (savunma sistemleri, tapmak, saray) hem de yapı tekniği ve kuruluşu açısından (duvar yapısının yapısal ve biçimsel kuruluşu), yapı sanatının en etkileyici örneklerine rastlanır.




Yukarıdaki Büyükkale ile kentin en alt terası arasında 14. yüzyılda kurulmuş, Poterneli Sur adım taşıyan kent duvarının yeniden yapımı sırasında, yığma toprak üstünde iki kabuklu, taş örgüsünden oluşmuş bir sandık duvar kurulmuştur. Bu duvar düzenli aralıklarla dizilmiş burçlar ve kulelerle doldurulmuş ve poternelerle donatılmıştır. Bu poterneler, kenti ana duvarlar altından öndeki araziye bağlayan, Dindirme tekniğinde sağlam kemerlerden tünel gibi yapılmış, duvarların önündeki hendeğe açılan gizli kapılardır (huruç kapısı).




Biraz değişik bir yapıda olmakla birlikte, buna benzer daha eski bir poterneye Alişar'da, daha sonra da Korucutepe, Alacahöyük ve Büyükkaya tepesinde (Boğazköy) ve ayrıca Kuzey Suriye'deki birkaç savunma sisteminde rastlanmıştır. Hitit başkentinde, 13. yüzyılda bir kez daha bu tür poternlere kentin rahatça genişletildiği yukarı kentin savunma sisteminde rastlanmıştır. Bu dönemin birkaç kapı sistemi başka bir görünümdedir: Hattuşa ve Büyükkale Yukarı Kent kapılan, Alacahöyük Sfenksli Kapısı, Alişar Güney Kapısı bir ön avlu bir oda ve iki anıtsal kule arasında çift kapı kanadından oluşur.




Bunlann duvarı ya büyük taş bloklarından çokgen oluklu örülmüştür ya da kesme taş olarak tabakalanmıştır; iki çeşidin birbirine karıştığı da görülür. Kapı söveleri ortostatlıdır, bunun üstüne ya tek bir taştan yontulmuş kapı kirişi uzatılmıştır ya da Hattuşa Yukarı Kentindeki dört kapıda olduğu gibi bindirme tekniğinde parabol biçimli bir kemer oturtulmuştur. Bu kemer biçimi, kabartma duvar süsleri, duvarın kente bakan yüzündeki geniş duvar ayakları ve kapıların bakışımlı planı Hitit mimarlarının yaratıcılığını kanıtlar.




Büyük Hitit Krallığı saraylar da bu konuda benzer kanıtlar vermiştir. Büyükkale ve Alaca Höyük'de saraylardaki bağımsız yapılarda düzgün bir oda planlaması uygulanması ve bağımsız kurulmuş geçitlerle çevrili avlular çevresine toplanmış bağımsız yapıların ustalıkla birleşmesi gibi özellikler görülür. Büyük Hitit tapınakları da aynı özellikleri gösterir. Şimdiye değin bulunmuş beş yapı da krallığın başkentindedir, hepsi aynı oda gruplarından oluşmuş ve aynı düzende kurulmuştur.




Dış görünüşleri bakımından birbirlerinden kesinlikle ayrılmaları ise, yapı ustalarının katı yapı kurallarına bağlı kalmadıklarının yeterli bir kanıtıdır. Kapı, avlu, önavlu, cella, cella ön odası ve yan odaları tüm yapılarda kullanılmış öğelerdi?. Kapıdan geçen yol doğrudan doğruya avluya girer. Cella'ya hiçbir zaman doğrudan doğruya Önavludan girilmez, ancak önavluya açılan birkaç yan odadan girilir.




Kült odalarından oluşan grup tüm yapının içinde belirgin olarak ayrılır. Odalara ve oda gruplarına ne de tüm yapıya bir bakışım düzeni egemen değildir. Yalnız Tapınak Tin kapısı ve depoların oluşturduğu çembere giriş bakışımlı yapılmış ve bu nedenle de kent kapıları gibi anıtsallık kazanmıştır.




Temiz bir işçilikle yerleştirilmiş .ve birleşme olukları iyice kapanmış yer yer beş metreyi geçen kireçtaşı bloklardan kurulmuş ortostatlı duvar döşeğinin yapı özellikleri el becerisi, ustalık, etkileyici bir görünüme ve dayanıklılığa ulaşma isteği belirtir. Tapınağın ve depoların tüm dış duvarlarını bölen geniş duvar çıkıntıları da özgün biçimlendirme öğeleridir.




Kütlesel temel döşekleri üstünde bugün de görüldüğü gibi, bu çıkıntılar kerpiç duvar boyunca dama kadar yükselmekteydi. Bunun dışında bu çıkıntılara ya da duvar ayaklarına hem birtakım odaların iç duvarlarında hem de Hattuşa Yukarı Kent surlarının kapı ve kulelerinde rastlanmaktadır. Bu, başkentin büyük devlet yapılarında birkaç kâtı kapsayan yüksek duvarlarında kullanılmış bir yapı türü, ahşap hatıl sistemiyle desteklenmiş kerpiç duvar yapısıdır.




Bu tür duvarların ayrıntılı biçimi konusunda kanıtlar azdır. Keramikler üstündeki betimler ve kabartmalar duvarların bölümlenmesi, pencere burç ve mazgalların biçimleri için ipuçları verir. Yazılı belgelerde üstüne çıkılabilen düz damdan sık sık söz edilmektedir. Bu anıtsal tapınaklar dışında şimdiye değin çok az sayıda Hitit kült yeri kanıtlanmıştır. Yazılıkaya, bir grup doğal kaya odasının kabartmalarla süslenip ek yapılarla genişletilmesi sonucunda oluşmuş bir doğal kutsal alandır.




Eflatunpınar anıtı bir kaynak kutsal yeridir. Alacahöyük'deki sarayın bir bölümü de tapınak olarak yorumlanabilir, çünkü Hitit Büyük Krallık Çağında bile konutlarda tek odalı kült hücreleri olduğu varsayılmalıdır.Yapı sanatının Anadolu yaylası dışına yansıması sınırlı olmuştur. Hatti krallığına sıkı sıkıya bağlı Kilikya'da Mersin savunma sistemi ve Tarsus sarayları başkent mimarlığıyla kesin ilişkiler gösterirken, Kuzey Suriye bölgesinde benzer etkilerin önemsiz kaldığı gözlemlenmektedir. Kargamış ve Sam'alda 2. binyıl tabakalarında yapı üslubu daha kazılarda ortaya çıkarılmadığından bu sav şimdilik çekingenlikle geçerlidir.




İ.Ö. 1200'de Büyük Hitit Krallığının yıkılmasından sonra İç Anadolu Batı'nın etkisine girer. Bu, bundan sonraki yüzyılların mimarlığına yansıyan bir gelişmedir. Güneydoğuda Geç Hitit-Arami beylikleri kurulmuştur. Kuzey Suriye, Hitit ve Arami özelliklerinin birleşmesi sonucu mimarlıkta kısa süreli bir olgunluk çağı yaşanmıştır.




Karkanuş'tan iki örnekte görüldüğü gibi, tapınak yapısında Kuzey Suriye'nin küçük tek odalı sisteminin geleneği sürdürülmektedir. Hatay bölgesinde Teli Tayinat'daki önavlu, adyton (en kutsal oda) ve cella planıyla Ege bölgesinin Megaron'unu anımsatan uzun dikdörtgen tapınağın bu bölgede İ.Ö. 2. binyıl içine tarihlenen öncüleri vardır. Saraylar genellikle ön avlu, buna genişlemesine yerleştirilmiş ana oda ve birkaç yan odayla Hilani olarak karşımıza çıkmaktadır.




Hilaninin kapalı biçimi, genişlemeyi olanaksız kılıyordu, ancak birkaç Hilaninin birleştirildiği büyük yapılar vardır. Önyüzü iki ya da üç sütunla bölünmüş olan Hilani önavlusu Büyük Krallık döneminin tapınaklarının önavlusuna, Hilammar'a benzerlik göstermektedir. Savunma sistemlerinde, örneğin Sam'al'da Anadolu yaylasının iki yüksek kule arasında dar kapı odalı kapı tipine rastlanırsa da, ana kapı arkasına genişlemesine yerleştirilmiş odası olan kapı daha yaygındır.




Bu sistemde, Karatepe'de elverişsiz arazide olduğu gibi, kapı odasının kulelerden uzağa çekildiği de görülmüştür. Kent planının, örneğin" Sam'alda olduğu gibi, geometrik bir biçim alması da değişik bir özelliktir. Bu dönemin mimarlığında, özellikle çok sayıda resmi yapı, saray, tapınak ve anıtsal kapılardaki ortostatlarda görülen kabartma süslemelerde bakışımlı düzenlemelerin kullanılmış olması değişik bir yaratıcılık gücünü göstermektedir. Buna karşılık Hitit ana ülkesinden yalnız Alaca Höyük'de Sfenksli Kapı'da bu tür kabartma süslerin varlığı bilinmektedir.




Kuzeydeki 2. binyıl süssüz sütunlan yerine, Torosların bu tarafında 1. binyılda yontularla ve geometrik bezemelerle süslü tabanlara oturtulmuş sütunlar ortaya çıkmıştır. Büyük Hitit Kralları'nın başkentinin ağır ve içe dönük yapı sistemleri karşısına güneyde 400 yıl sonra süslü, bağımsız yapılardan oluşmuş hafif dokuda bir mimarlık çıkmıştır.




Alıntı

*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites