Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

> Kimya Çeşitlemeleri 1 / Filojiston'un Dönüşü


Kimya Çeşitlemeleri 1 / Filojiston'un Dönüşü Yine Ankara'nın kalabalığında amaçsızca dolaştığım günlerden birinde, kuytu bir sokakta, dikkatleri çekmeyen ama şaşırtıcı derecede dolu bir lokantaya rastladım. Merak edip girdim içeri; acıkmıştım, yapacak işim de yoktu, bir pilav üstü kuru yiyeyim bari dedim kendi kendime. Tam iştahla yemeye koyulmuş, kurunun tadını çıkarmaya başlamıştım ki sağ ön çaprazımdaki masaya az önce gelen bir adamın:


-Usta, şöyle bol filojistonlu iki adana getirsene bize, diye bağırdığını duydum.

On dakika kadar sonra da, adanaları getiren garson


-Buyur abi,dedi. Bir de aman gözünü seveyim, dikkatli ol, yakar haa!! deyip çekti gitti.


Tüm bu olanlardan sonra nasıl afallamış olduğumu anlayabilirsiniz herhalde. Ama yanılıyorsunuz; şaşkınlığımın sebebi "getirsene bize"deki bizin, ikinci kişisinin kim ya da -ortalıkta bir kurt da olmadığına göre- ne olduğu değil, konuşmalarda geçen filojiston ve yakmak sözcükleriydi. Bu filojiston denen şey gerçekten acı bir şeydi demek ki ve baharat kültürü hiç de az olmayan ben, bunu daha önce hiç duymamış olduğuma göre henüz keşfedilmemiş, daha doğrusu yaygınlaşmamış bir şey olmalıydı. Eğer bu filojiston denen meretin seri üretimine başlayıp tüm dünyaya açılabilirsem, nasıl da bu sektörün tek patronu olacağımı düşünmedim değil doğrusu...


Neyse..Hemen yerimden kalkıp garsonlardan birini köşeye çekerek ağzını aramaya başladım, ama nafile. Patronun kesin emri olduğunu ve bu konuda hiç kimseye tek kelime etmeyeceğini tekrarlayıp durdu. Ben de soluğu hemen evde alıp, harıl harıl filojistonun ne olduğunu araştırmaya başladım. Ama yine nafile..O, promosyonlarla gelen düzinelerce ansiklopedi böyle mühim bir anda işe yaramayacaklarsa ne zaman yarayacaklardı ki? Sonra aklıma birden bizim mahzen geliverdi. Oraya daha önce hiç gitmemiştim- gerek de duymamıştım, oysa rahmetli annem sürekli dedemin dedesinin dedesinin.. orada büyük bir kitaplığı olduğunu, mutlaka göz atmam gerektiğini söyler dururdu.


İki saatlik yoğun bir arayıştan sonra, önce mahzenin anahtarını buldum, sonra da başladım aramaya. Mahzen gerçekten de mahzendi; karanlık ve ürkütücü. İçinde de yığınla, tozlu, ciltli, kalın kalın kitaplar. Allah'tan eski yazıyı küçükken öğrenmişim de bu kitapları yarım yamalak anlayabiliyordum. Rastgele karıştırmaya başladım. Önceleri bütün bir sıra coğrafyayla ilgili kitaplar buldum; sonra da İslam'la ilgili bir sürü ilmihal. En sonunda nihayet üzerinde kimya düzenekleri olan bir sürü simya kitabı. Bu simya kitapları şaşırtıcı derecede çoktular ve hepsini araştırmak kesinlikle imkansızdı. Ama şansım yine yaver gitti; içinde filojistonla ilgili açıklamalar bulunan birine rastlayabildim.


Meğersem filojiston öyle sandığım gibi bir baharat türü filan değil, maddelerin yanmasını açıklamak üzere ortaya atılmış bir kurammış. Bu kuram 17. asırda Johann Joachim Becher tarafından ortaya atılmış, Georg Ernst Stahl tarafından da geliştirilmiş. Filojiston kelimesi Yunancada "tutuşkan" anlamına gelen "phlogistos"tan geliyormuş. Bu kurama göre yanıcı olan tüm maddeler yanıcı olmayan bir kısım ile filojistondan oluşur ve yanma sırasında filojiston açığa çıkarmış. Filojiston'un izole edilemeyişini de, yanında içine girebileceği ikinci bir madde olmadığı durumda filojistonun açığa çıkmayacağını söyleyerek açıklamışlar. Yanan bir kömürün üzerindeki titrek alevler de bir şeyin kaçtığı hissini verdiği için bu açıklama kolaylıkla kabul edilmiş. Ta ki 18. yüzyılda Antoine Lavoisier yanmanın ısı ve oksijen aracılığıyla gerçekleştiğini açıklayana değin..

*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites