Blogda Aramak İçin TIKLAYINIZ

Türkiye'nin Fiziki Coğrafyası


Türkiye'nin Fiziki Coğrafyası





Türkiye'nin fiziki coğrafya özelliklerini, başka bir ifade ile, yer yuvar üzerinde insanın yaşadığı bir mekan olarak doğal şartlarını ana çizgileri ile belirlemekte çoğu, yurdumuzun matematik ve özel coğrafi konumunun sonuçlarına indirgenebilen bir dizi etken başlıca rolü oynar. Bu fiziki ortam etken ve etkilerinin prehistorik çağlardan beri bütün tarih boyunca bu topraklar üzerinde yaşamış toplumların yerleşme alanlarını, beşeri ve iktisadi faaliyetlerini, kültürel gelişmelerini ve hatta, bir ölçüde de olsa, güttükleri siyaseti şekillendirerek veya yönlendirerek mekanın tüm coğrafi karakterini belirlemekte büyük payı olması ve aynı etken ve etkilerin, gelişen teknolojinin insanı doğanın belirlediği mutlak yaşam kalıplarından kurtarmış olduğu veya kurtarabilecek düzeye eriştiği günümüzde de, bir bölgeden ötekine değişen ölçüde devam etmekte bulunması, XIX. ve XX. yüzyılda bazı çevreci determinist coğrafyacılar ve sosyologlar tarafından "Ülkelerin alın yazısı" olarak nitelendirilen coğrafi konumun önemini açık bir şekilde ortaya koyar. Türkiye toprakları yer yuvarın en büyük kara kütlesi olan Eski Dünyanın hemen hemen geometrik merkezinde, Eski Dünyayı oluşturan üç kıtanın birbirine en çok yaklaşarak adeta buluştukları bir alanda, batıdaki Atlas Okyanusu'ndan doğuya, bu büyük kara kütlesinin içerlerine doğru 3 000 kilometre boyunca sokulmuş bulunan Akdeniz'in, ikisi diğerlerine hidrolojik bakımdan zayıf ve yüzeysel olarak bağlı dört havzası (Karadeniz, Marmara, Ege ve Levant havzaları) arasında yer alır. Kabaca paraleller doğrultusunda uzanan ülke, doğudaki geleneksel olarak Asya'dan, batıdaki Avrupa'dan sayılan iki parçadan meydana gelir. Bu topraklar bir arada 779 452 km2 (izdüşüm alanı) bir yer kaplar.

Türkiye'nin fiziki coğrafya özelliklerini, başka bir ifade ile, yer yuvar üzerinde insanın yaşadığı bir mekan olarak doğal şartlarını ana çizgileri ile belirlemekte çoğu, yurdumuzun matematik ve özel coğrafi konumunun sonuçlarına indirgenebilen bir dizi etken başlıca rolü oynar. Bu fiziki ortam etken ve etkilerinin prehistorik çağlardan beri bütün tarih boyunca bu topraklar üzerinde yaşamış toplumların yerleşme alanlarını, beşeri ve iktisadi faaliyetlerini, kültürel gelişmelerini ve hatta, bir ölçüde de olsa, güttükleri siyaseti şekillendirerek veya yönlendirerek mekanın tüm coğrafi karakterini belirlemekte büyük payı olması ve aynı etken ve etkilerin, gelişen teknolojinin insanı doğanın belirlediği mutlak yaşam kalıplarından kurtarmış olduğu veya kurtarabilecek düzeye eriştiği günümüzde de, bir bölgeden ötekine değişen ölçüde devam etmekte bulunması, XIX. ve XX. yüzyılda bazı çevreci determinist coğrafyacılar ve sosyologlar tarafından "Ülkelerin alın yazısı" olarak nitelendirilen coğrafi konumun önemini açık bir şekilde ortaya koyar. Türkiye toprakları yer yuvarın en büyük kara kütlesi olan Eski Dünyanın hemen hemen geometrik merkezinde, Eski Dünyayı oluşturan üç kıtanın birbirine en çok yaklaşarak adeta buluştukları bir alanda, batıdaki Atlas Okyanusu'ndan doğuya, bu büyük kara kütlesinin içerlerine doğru 3 000 kilometre boyunca sokulmuş bulunan Akdeniz'in, ikisi diğerlerine hidrolojik bakımdan zayıf ve yüzeysel olarak bağlı dört havzası (Karadeniz, Marmara, Ege ve Levant havzaları) arasında yer alır. Kabaca paraleller doğrultusunda uzanan ülke, doğudaki geleneksel olarak Asya'dan, batıdaki Avrupa'dan sayılan iki parçadan meydana gelir. Bu topraklar bir arada 779 452 km2 (izdüşüm alanı) bir yer kaplar. Bunun en büyük kısmı (755 688 km2, Türkiye yüzölçümünün yaklaşık % 97'si), kapsadığı alan, adının anlamına uygun olarak (Anatoli-Doğu) zamanla doğuya doğru genişleyen ve günümüzde bütün Asya topraklarımızı ifade eden Anadolu'nun payına düşer (Bu gelişme için bak: Erinç, 1973; Tuncel, 1990). Kuzeyde ve güneyde yüksek kenar dağlarla çevrilmiş, kabaca dikdörtgen biçimli kütlevi bir kara parçası olarak Asya'nın gövdesinden Avrupa'ya doğru uzanan ve kuzeyindeki ve güneyindeki platformlar üzerinde gelişmiş, fiziki coğrafya ve kültür bakımından farklı iki alem arasında bir sürgü, aşılması güç bir engel gibi uzanan Anadolu'nun, kabaca Samsun ile İskenderun körfezi arasında çekilen bir çizginin batısında kalan kısmı, M.S.V. yüzyıldan (Erinç, 1973), hatta bazılarına göre (Georgacas, 1971) belki daha eski bir tarihten beri, Asya'nın geri kalan büyük kısmından (Asia major) farklı, ileri bir kültür alanı olması nedeni ile Küçük Asya (Asia minor) olarak adlandırılmıştır.

Türkiye'nin fiziki coğrafya özelliklerini, başka bir ifade ile, yer yuvar üzerinde insanın yaşadığı bir mekan olarak doğal şartlarını ana çizgileri ile belirlemekte çoğu, yurdumuzun matematik ve özel coğrafi konumunun sonuçlarına indirgenebilen bir dizi etken başlıca rolü oynar. Bu fiziki ortam etken ve etkilerinin prehistorik çağlardan beri bütün tarih boyunca bu topraklar üzerinde yaşamış toplumların yerleşme alanlarını, beşeri ve iktisadi faaliyetlerini, kültürel gelişmelerini ve hatta, bir ölçüde de olsa, güttükleri siyaseti şekillendirerek veya yönlendirerek mekanın tüm coğrafi karakterini belirlemekte büyük payı olması ve aynı etken ve etkilerin, gelişen teknolojinin insanı doğanın belirlediği mutlak yaşam kalıplarından kurtarmış olduğu veya kurtarabilecek düzeye eriştiği günümüzde de, bir bölgeden ötekine değişen ölçüde devam etmekte bulunması, XIX. ve XX. yüzyılda bazı çevreci determinist coğrafyacılar ve sosyologlar tarafından "Ülkelerin alın yazısı" olarak nitelendirilen coğrafi konumun önemini açık bir şekilde ortaya koyar. Türkiye toprakları yer yuvarın en büyük kara kütlesi olan Eski Dünyanın hemen hemen geometrik merkezinde, Eski Dünyayı oluşturan üç kıtanın birbirine en çok yaklaşarak adeta buluştukları bir alanda, batıdaki Atlas Okyanusu'ndan doğuya, bu büyük kara kütlesinin içerlerine doğru 3 000 kilometre boyunca sokulmuş bulunan Akdeniz'in, ikisi diğerlerine hidrolojik bakımdan zayıf ve yüzeysel olarak bağlı dört havzası (Karadeniz, Marmara, Ege ve Levant havzaları) arasında yer alır. Kabaca paraleller doğrultusunda uzanan ülke, doğudaki geleneksel olarak Asya'dan, batıdaki Avrupa'dan sayılan iki parçadan meydana gelir. Bu topraklar bir arada 779 452 km2 (izdüşüm alanı) bir yer kaplar.

*
Academics Art History  Blogs - BlogCatalog Blog DirectoryAcademics Blogs - Blog Top Sites